BİR KUTU ÇİKOLATA
2010
yılıydı. Bursa merkez belediyesinde, taşeron şirketin bir elemanı olarak temizlik
işlerinde çalışan E.A, o gün işini bitirip malzemelerini koymak için malzeme
odasına girdi ve gözüne bir çikolata kutusu çarptı. Kendi deyimiyle tam bir dikiş
kutusu yapılacak kutuydu ve de aldı evine götürdü.
Ertesi gün,
belediye çalışanlarından biri, çikolata kutusunun kendisine hediye gelmiş
olduğunu söyleyerek, kutusunun çalındığını, ilgililere bildirdi. Kameralardan
da görüntülere hemen ulaşıldı, anlaşılan E.A oracığa bırakılan kutunun patlamaya
hazır bir bomba olabileceğini hiç akıl etmemiş ve kameralardan saklanmamıştı.
Daha sonra
karşılıklı temyizlerle bu dava 8 yıl sürecek bir mecraya girdi. Davalı tazminat
vermem, davacı tazminatımı isterim diyordu.
Bu süreç
zarfında, çikolata kutusunun çalınması üzerine bütün mahkemeler, Cumhuriyet
başsavcılıkları, avukatlar, şirketler teyakkuza geçmişken,
Ülkede tam
da bu yıllarda, milletin coğrafi bilgilerine İrlanda Denizinde bulunan bir adacık ekleniyordu. MAN ADASI. Söylenenlere göre ülkeyi yönetenlerin hemen hemen bütün akrabalarının ve bakanların ve de
çocuklarının adı geçtiği dava da paralar şimdilik kutu ile değil de, off shore
hesaplar üzerinden MAN ADA'sına gönderiliyordu.
‘’şüphelilerin
BELLWAY şirketi tarafından hesaplarına gönderilen paraları herhangi bir suç
işleyerek elde ettikleri yönünde somut herhangi bir delil elde edilmemiş olması
nedeniyle, üzerlerine atılı bulunan suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama ve yurt dışına kaçırma suçundan
dolayı kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir…(hürriyet
internet haber)3.ocak.2019
‘’…belgeler kanıtlıyor ama paralar kara para
değil’’ diye not düşülüyordu. Demek ki sadece ticari ilişkiler
sürdürülüyordu, vergisiz MAN adası ile.
Bu arada, Bursa yerel mahkemesi ,çikolata
kutusu davasında, tazminatın verilmesine
karar veriyor, önceki kararı bozuyordu ama davalı taraf tekrar temyize başvurunca
karar tekrar bozuluyor, tazminat ödenmeyecek deniyordu.
İşte, tam da bu sıralarda,yine bir söylentiye göre bu sefer de aynı ülkeyi yönetenlerin çocuklarının, ülkenin bir devletin
bankasının, bakanların ve yine çocuklarının ve de birçok iş adamının adının
karıştığı yolsuzluk davaları ile Türkiye sarsılıyordu.
Kutu kutu pense…
Pardon yine kutular sahnedeydi. Ama bunlar çikolata kutusu değildi. Çikolata
kutusuna ne kadar para sığardı ki. Ancak işçi E.A’ nın vizyonu ölçüsünde birkaç
makara, dikiş iğnesi, ipliği sığardı. Bu kutular ise, vizyon sahibi
insanların düşleyebileceği milyon dolarların sığacağı ayakkabı kutularıydı.
Ahh, bu
ayakkabı kutularına neler sığmadı ki
neler, o ülkede. Cemaatler, iktidarlar, ’’ne
istedin de vermedikler’’, ‘’sıfırlamalar’’,
örgütler, darbe girişimleri.
Ayakkabı
kutuları o yüzden çok kıymetlidir bizlerde, önemlidir bu kutular.
Bize
sarmaşık sitesini, ufak tefek cinayetleri hatırlatır kendileri.
Sonuçta çikolata
kutusunu alıp evine götüren E.A tazminatını alamayıp, filler yukarıda ayakkabı kutularıyla oynarken, karıncalar ezilir ’in örneğini verdi bize.
Filler mi,
hiç merak etmeyin keyifleri gayet yerinde, en sevdikleri oyun da KUTU KUTU
PENSE…
DAVACI ZENGİN, DAVALI YOKSULSA
ZENGİNDEN YANA İŞLER YASA,
DAVACI YOKSUL, DAVALI ZENGİNSE
DAVALI DA KALIR YİNE NİZALI ARSA,
DAVACI DA DAVALI DA ZENGİNSE DAVADA
ÖZÜR DİLER ÇEKİLİR ARADAN KADI,
DAVACI DA DAVALI DA YOKSULSA BAK,
SADE O ZAMAN İŞTE YERİNİ BULUR HAK.
CAN YÜCEL…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder