İKİ KIZ KARDEŞ-6-
İndi aşağıya
çatı katından kadın, yavaş adımlarla, sanki nefretini de çatı katına
bırakaraktan, indi alt kata. Yıllar
sonra sol omuzundaki nefret üfleyen melek sanki onu özgür bırakmıştı, üst katta kalmıştı ya da
o bırakmıştı sol omuzundaki meleği, kim bilir?
Kapının zili
çaldığında bir gece, ‘’ tam da dizinin en güzel yerinde ‘’ diye sinir olaraktan
kapıyı açmaya gittim. Karşımda bir genç kadın duruyordu da, tanıyamamıştım.
Sapsarı benizli, bandana ile saklanmış saçları dökülmüş olan kafası, cılız bir beden,
karşımdaydı. Ama ama o kara gözleri, ah o kara gözleri… İzlenme rekorları
kırabilirdi şu anda bu sahnemiz. Onu kapıp kucaklayıveresim, yine kanatlarım
altına alıveresim geldi. Ahhh ne oldu sana, ne oldu o güzelim saçlarına, diyesim,
kendimden nefret edesim geldi.
İçeri aldım
onu, küçücük bir çantası vardı elinde. Hemen sarılamadım, hemen kucaklayamadım,
korktum inciteceğim bir yerlerini diye, götürdüm onu odasına. Nefretimizin aşka
dönüşebilmesi için zamana ihtiyacı vardı. Ama bakalım zaman bize acıyacak mıydı?
Bilemedik
bile, nefretimizin aşka dönüşüp dönüşmediğini, bilemedik, ne yazık ki. Roma’ya
da gidememişti ya, bu içimi daha da çok
yaktı kavurdu.
Kız kardeş
odasında, yatağında, ablasının yaptığı çorbayı, yine ablasının elinden içerken
kapatıverdi gözlerini bir anda hayata.
Mutfakta bol
fıstıklı helvanın artıklarını akıtırken lavaboda, suyun altında, keşke
hatalarımızı da sıyırıp atabilseydik üzerimizden böyle kolayca, diye
düşünüyordu. İçerideki kadınların konuşmalarını da bir taraftan dinlerken.
SON
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder