KAR VE ŞEHİR
beyaz ipek gibi yağdı kar
bir kız kardan hafif yüreğiyle
geçip gitti güvercinleri anımsatarak. A.Behramoğlu
bir kız kardan hafif yüreğiyle
geçip gitti güvercinleri anımsatarak. A.Behramoğlu
Bu gün bütün
engellere rağmen dışarı çıkmak zorundaydı. Bir kafede işe başlayacaktı bu gün,
geç kalmamalıydı hatta.
Çok sevdiği
lacivert mantosunu, kırmızı beresini, kırmızı atkısını ve kırmızı eldivenlerini
taktı.
Attı kendini
sokaklara. Daha ilk adımında battı karlara, o karlara battıkça işe gitmeyip, oyun
oynayası, kardan adam yapası geliyordu içinden. DÜRTME beni, dedi içindeki
şeytana. Ne Atıl dolmuşları ne de
belediye otobüsleri, hiç biri çalışmıyordu, yürümek zorundaydı şimdi meydana
kadar. Sevgi yolunda bir kafeydi çalışacağı yer.
Ordu
caddesinden iniyordu ki, bir dükkânın girişine sığınmış bir köpek gördü. Hiç de
dayanamazdı hayvanlara. Üşüyordu, hayvanları anlardı tavırlarından. Çıkardı
kocaman atkısını, örttü köpeğin üzerine. Hayvan yaladı elini, teşekkür
edercesine.
Yürümeye
devam etti, yürümek denirse buna, yuvarlana yuvarlana, düşe kalka. Ama acayip
heyecanlıydı. Ne zamandır bu işten haber bekliyordu. İstediği kursa
katılabilmesi için para biriktirmesi gerekiyordu. Ailesine yeterince yük
olmuştu, üniversite bitene kadar.
Caddeler
bomboştu, ne işi vardı insanların bu havada sokaklarda. Okullarda tatil mi
olmuştu acaba?
Halk
Bankasının önündeki otobüs durağında birbirine sarılmış birileri vardı sadece.
Onlara doğru yaklaştıkça bir anne kız olduklarini anladı. Anne kızını örtmeye
çalışıyordu elinde bir şalla, soğuktan korumaya çalışıyordu, ahh annelik işte.
Kendisi incecik bir ceketle kalmıştı.
Kafeye de
yaklaşmıştı ya kız, hemen çıkardı, o çok sevdiği lacivert mantosunu, örttü
kadının omuzlarına. Kadın bir şeyler dedi ama anlamadı kız, yabancıydılar büyük
bir olasılıkla. Nasılsa kafeye iyice yaklaşmıştı. Üşümezdi bu sürede.
Kafeye nefes
nefese girdi, patron asık bir suratla karşıladı onu. İlk günden geç kaldın,
istemem ben senin gibisini, uğraşamam, demez mi?
Çıktı kafeden,
meydana doğru yürüdü. Daha karlara basan olmamıştı, ilk ayak izini o
bırakacaktı. Üzgün olması gerekmez miydi? İlk işini ilk günden kaybetmişti. Ama ne gariptir ki kalbi karlar gibi tertemizdi, hiç de üzgün değildi.
Oturdu Sevgi
yolundaki banka, Beter’in yanına,
Beter’in karlarını temizledi. ’Beter’in beteri var be betercim’’ dedi. Beter’le
bir şelfi çekti.
En iyisi eve
geri dönmekti, tekrar yürüdüğü yollara döndü, aya ilk basan adam gibi yavaş
yavaş yürüdü bu kez. Üzerinde sadece kazağı kalmıştı, ama gerçekten de
üşümüyordu, patrona da kızmıyordu be yaaa…
Aaaa,
durakta hala oturuyordu anne kız. Çağırıyorlardı onu galiba, gitti onlara
doğru. Kadın bir şeyler uzatıyordu kıza doğru.
Mantosundan
cebinden çıkanları, yine kendisine uzatıyorlardı.
Güldü ve
‘’ama onları sizin için hazırlamıştım ben ’’dedi anne kıza, almadı tabi ki…
Yine düşe
kalka bata çıka yürümeye başladı, buna yürümek denirse.
Evin önüne
gelince,
‘’kesin iş bulmam lazım şimdi, hem kurs parası
hem de lacivert bir manto için’’ deyip,
Gömdü
kendini karlara iyice…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder