5 Ocak 2019 Cumartesi

KAR VE ŞEHİR







KAR VE ŞEHİR




beyaz ipek gibi yağdı kar
bir kız kardan hafif yüreğiyle
geçip gitti güvercinleri anımsatarak. A.Behramoğlu

Bu gün bütün engellere rağmen dışarı çıkmak zorundaydı. Bir kafede işe başlayacaktı bu gün, geç kalmamalıydı hatta.

Çok sevdiği lacivert mantosunu, kırmızı beresini, kırmızı atkısını ve kırmızı eldivenlerini taktı.

Attı kendini sokaklara. Daha ilk adımında battı karlara, o karlara battıkça işe gitmeyip, oyun oynayası, kardan adam yapası geliyordu içinden. DÜRTME beni, dedi içindeki şeytana.  Ne Atıl dolmuşları ne de belediye otobüsleri, hiç biri çalışmıyordu, yürümek zorundaydı şimdi meydana kadar. Sevgi yolunda bir kafeydi çalışacağı yer.

Ordu caddesinden iniyordu ki, bir dükkânın girişine sığınmış bir köpek gördü. Hiç de dayanamazdı hayvanlara. Üşüyordu,  hayvanları anlardı tavırlarından. Çıkardı kocaman atkısını, örttü köpeğin üzerine. Hayvan yaladı elini, teşekkür edercesine.

Yürümeye devam etti, yürümek denirse buna, yuvarlana yuvarlana, düşe kalka. Ama acayip heyecanlıydı. Ne zamandır bu işten haber bekliyordu. İstediği kursa katılabilmesi için para biriktirmesi gerekiyordu. Ailesine yeterince yük olmuştu, üniversite bitene kadar.

Caddeler bomboştu, ne işi vardı insanların bu havada sokaklarda. Okullarda tatil mi olmuştu acaba?

Halk Bankasının önündeki otobüs durağında birbirine sarılmış birileri vardı sadece. Onlara doğru yaklaştıkça bir anne kız olduklarini anladı. Anne kızını örtmeye çalışıyordu elinde bir şalla, soğuktan korumaya çalışıyordu, ahh annelik işte. Kendisi incecik bir ceketle kalmıştı.

Kafeye de yaklaşmıştı ya kız, hemen çıkardı, o çok sevdiği lacivert mantosunu, örttü kadının omuzlarına. Kadın bir şeyler dedi ama anlamadı kız, yabancıydılar büyük bir olasılıkla. Nasılsa kafeye iyice yaklaşmıştı. Üşümezdi bu sürede.

Kafeye nefes nefese girdi, patron asık bir suratla karşıladı onu. İlk günden geç kaldın, istemem ben senin gibisini, uğraşamam, demez mi?

Çıktı kafeden, meydana doğru yürüdü. Daha karlara basan olmamıştı, ilk ayak izini o bırakacaktı. Üzgün olması gerekmez miydi? İlk işini ilk günden kaybetmişti. Ama ne gariptir ki kalbi karlar gibi tertemizdi, hiç de üzgün değildi.


Oturdu Sevgi yolundaki banka,  Beter’in yanına, Beter’in karlarını temizledi. ’Beter’in beteri var be betercim’’ dedi. Beter’le bir şelfi çekti.

En iyisi eve geri dönmekti, tekrar yürüdüğü yollara döndü, aya ilk basan adam gibi yavaş yavaş yürüdü bu kez. Üzerinde sadece kazağı kalmıştı, ama gerçekten de üşümüyordu, patrona da kızmıyordu be yaaa…

Aaaa, durakta hala oturuyordu anne kız. Çağırıyorlardı onu galiba, gitti onlara doğru. Kadın bir şeyler uzatıyordu kıza doğru. 
Sabah kendisi için hazırlayıp lacivert mantosunun cebine koyduğu kumanyaydı bunlar. Bir paket kremalı bisküvi, bir paket çubuk kraker, birkaç tane gofret, en sevdikleri.

Mantosundan cebinden çıkanları, yine kendisine uzatıyorlardı.

Güldü ve ‘’ama onları sizin için hazırlamıştım ben ’’dedi anne kıza, almadı tabi ki…

Yine düşe kalka bata çıka yürümeye başladı, buna yürümek denirse.

Evin önüne gelince,
 ’kesin iş bulmam lazım şimdi, hem kurs parası hem de lacivert bir manto için’’ deyip,

Gömdü kendini karlara iyice…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder