RAYLARIN ÜZERİNDE -1-
Dik ve sarp dağların arasından önce dumanını gönderir, sonra
da hazır ol, geliyorum der gibi sesini duyurur, arkadan da ortaya çıkıverirdi.
Başkaları için bir kara trendi o, benim içinse annemin inci
kolyesi gibiydi, vagonları art arda inci taneleri gibi dizilmiş, hayat ile tek bağımdı.
Çocukluğumun sisli, dumanlı tek gerçeği, gençliğimin bulutlar üzerindeki hayallerimi kurduracak tek
umuttu o.
Annem için cennete gitti, dedikleri andan itibarense anneme
ulaşmanın tek yolu. Nereden bilecek ki küçük bir çocuk cenneti veya cehennemi.
Hemen de özdeşleşivermiştim tren ile cenneti.
Annem gittiyse bu sarp dağların
arasından cennete, tek yolu vardı gidebilmenin, o da trene binmek. Yoktu buralardan gitmenin başka yolu. Sarp dağların arasından, karla kaplı tepelerin üzerinden çıkmak öyle kolay değildi. Keçilerimiz gidebilirdi sadece istedikleri yere. Nasıl gittiyse annem trenle cennete, elbette
gelirdi yine trenle. Hiç anneler
çocuklarını bırakıp gider miydi gerçekten de?
Küçücüktüm, miniciktim, düşe
kalka yürürdüm de yine de yetişirdim tren seferlerine. Oturur rayların ötesine,
beklerdim gelsin diye. Bu sefer iner mi ki diye. İnmedi mi, olsun her gün gelir
tren buralara, bu gün inmediyse annem trenden, yarın gelir, öbür gün gelir,
daha öbür gün gelir, ama illa ki gelir. Gelir değil mi?
Bazen uyuyup kalırmışım da, babam gelip
alırmış beni rayların ötesinden. Çok korkarmış başıma bir kaza gelecek diye,
ödü koparmış. Hep de korktu benim tren sevdamdan, tren aşkımdan. Bazen sert
yaptı, bazen yumuşak, kara sevdamdan vazgeçirmek için uğraştı durdu. Kulaklarım tren sevdam yüzünden kepçe kulak oldu. Çeke çeke eve götürürdü babam tren yolundan beni, bir daha gitmeyeceksin, diye diye. Sonra da bir üzülürdü ki, sonradan anlıyordum tabi ki, kucağına alırdı beni. Annemle ilgili masallar anlatırdı bana. Uyuyup kalırdım kucağında.
-ARKASI YARIN-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder