İVAN İLYİÇ ÖLÜYOR…
‘’ya gerçekten bütün
hayatım yanlışsa’’ İVAN İLYİÇ’İN ÖLÜMÜ
Ölüme doğru giderken insanoğlu…
Yaklaştığını hissettikçe sona doğru…
Ölümden korkmazmış da…
Yaşayamadıklarından,
Yapmak isteyip te yapamadıklarından korkarmış.
Sevmediği bir insan ile bir ömür geçirmiş olmaktan,
Bir türlü terk edememekten, bırakıp gidememekten,
Ya da, ya da,
Ömür boyu o sevimsiz ofise ya da işyerine ya da fabrikaya
gitmiş olduğunu gözlerinin önüne getirmekten korkarmış,
Dünyanın öbür ucundaki Alplerin arasına sıkışmış, her gün
kartpostalda baktığı, gitmeyi hayal ettiği o sevimli mi sevimli köye
gidememekten korkarmış.
Oğluna aslanım benim, diyememekten, kızını kocaman kocaman sarılıp
öpememekten korkarmış.
Ne kadar çok kitap vardır kim bilir yeryüzünde? İşte onları,
hatta evindeki kütüphanesinde ki kitapların bile tamamını okuyamamaktan
korkarmış.
Ne kadar çok film var, seyredemediğim diye düşünür,
seyredemeyecek olmaktan korkarmış.
Dünyada yapılmış olan tüm besteleri, müzikleri dinleyemediği
için korkarmış.
Çevresine bakarmış da, tartışan, bir türlü anlaşamayan insanları
görürmüş daha çok, sonra da kendi anlaşamadığı, tartıştığı insanları düşünür, ‘’ne
kadar gereksizmiş tartışmak’’ dermiş.
Onları üzdüğü için ve de aslında daha çok da kendisini
üzdüğü için üzülürmüş.
Çevresine bakarmış da, kesilen ağaçları görünce, neden sarılmadım
o ağacın gövdesine, o ağacı kesmek için önce benim kollarımı kesselerdi güçleri
yeterse dermiş,
Çevresine bakarmış da soğukta üşüyen çocukları görüp, kahrolurmuş,
dolabındaki renk renk paltoları düşünüp hepsini sokaklara saçası gelirmiş.
Tekerlekli sandalyedeki engellileri görüp de niye bu güne
kadar görmemişim ki, diye hayıflanır ve de utanırmış, seke seke yollarda,
kaldırımlarda hoplaya zıplaya gezdiği anları düşününce,
‘’belki de yaşamam gerektiği gibi yaşamadım. Fakat nasıl olur? Ben her zaman bana düşeni yaptım’’.İVAN İLYİÇ’in
ölümü
En çok da kendisinden korkarmış, kendisi ile yüzleşmekten.
Kendisini ne kadar çok üzdüğünü,
Kendisini ne kadar çok
hırpalamış olduğunu, zengin olmak uğruna, sevilmek adına,
Yaşamak ve geçinmek adı altında, aslında kendisine
dayatılanı yaşadığını fark edince,
Hele ki yalanlar, kendisine söylenen yalanlar,
Öyle ki o yalanlar, gerçeği bulamazsın en derin mağaralardan
bile daha derinlere saklanmışlar,
En çok, en çok da,
Kendisini hiç düşünmediğini, kendisine hiç değer
vermediğini, belki de belki de kendisini hiç sevmemiş olduğunu fark edince,
Artık çok geç olduğunu da fark edermiş.
‘’bana sunulan her
şeyi heba ettiğimi bilerek ayrılıyorum yaşamdan; bu durumu düzeltmenin imkânsız
olduğunu da biliyorum. Öyleyse?...’’İVAN İLYİÇ’in ölümü
Öyleyse?
Ne güzel bir soru değil mi?
İvan İlyiç belki bu
soruyu kendine sormak için geç kalmış olabilir.
Ama Tolstoy’a teşekkür etmek gerekir, bize yıllardır taaa 1886’ dan beri , bu soruyu hatırlattığı için.
Öyleyse?
Ne güzel bir soru değil mi?
Bizleri derin uykumuzdan uyandıran,
Titreten, sallayan, aydınlatan,
Çok geç olmadan,
Değiştiren.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder