SARI İLE KANARYA VE DE BEN
Kocamı kollarımın arasına alıp ‘’hayır, hayır, daha çok erken’’ diye bağırışımın ardından koskocaman iki sene geçti.
İki ilkbahar ağaçlar çiçeklerini açtı, iki yaz güneş alev
alev kavurdu, iki sonbahar sarı yapraklar döküldü sokaklara, iki kış kardan
adam yaptı çocuklar burunları havuçtan.
Her mevsimi severdik biz, beraber olduktan sonra. Hele ki
kış mevsimini daha da çok sever gibiydik sanki. Çünkü eve kapandığımız, sadece
baş başa kaldığımız günlerdi, kış günleri. Evimizde çayımızı demler, monopoly
oynardık bazen, filmler seyreder, dizileri takip ederdik internetten. Mısır
patlatır, kestanenin kokusuna bayılırdık.
Ortak noktalarımız çoktu, ayrı düştüklerimizde vardı tabii
ki.. O tam bir hayvan dostuydu. Bense onunla tanıştıktan sonra yaklaşmaya
başlamıştım hayvanlara. Bizim evimizde hiç kedi, köpek olmamıştı, ben hiçbir zaman
bir kediye sarılıp uyumadım. Beni hiçbir zaman bir köpek karşılamadı evimizde.
Karşıdan sevenlerdendik biz hayvanları.
Sevgilimin ise bir köpeği, bir de kedisi vardı. Ve ikisi de insanların birbirine olan düşmanlıklarına inat
dosttular. Birbirlerinin alanına saygı gösterirler, biri diğerini
ötekileştirmezdi. Hatta eve bir misafir hayvan geldiğinde ikisi bir ve beraber
olurlardı. Benim onlara karşı hafif ürkmemi ve de biraz uzaktan uzaktan olan sevgimi hemen
hissettiler, çok da yakınlık göstermediler bana bu yüzden. Belki de duygularıma saygı gösterdiler. Anlarlarmış ya kendisini sevenleri
ya da sevmeyenleri hayvanlar, aynen öyle.
İşte en çok o zaman endişelendim,’’ya beni kabul etmezlerse
aralarına ‘’ diye. Çünkü sevgilimin
çocuklarıydı onlar. Dünya bir yana, onlar bir yana… Köpek SARI, kedi KANARYA
idi. Anlayacağınız gibi bizimkisi hasta bir Fenerliydi. Biraz önce eklemeyi unuttum.
Geceleri bir de maç seyrederdik, maç yorumlarını bile hatta. ''Stres atmak için iyidir bir spora
ilgi duymak'' derdi. Hatta sonraları,kadınlar bilemez ya, işte ben ofsaydı bile öğrenmiştim.
Halı saha maçları, olmaz mı hiç? Haftada bir sahalarda ALEX olurdu
kendileri. Sol ayağı da çok iyiymiş o öyle derdi. Biz de kadınlar destekçi, kenarda
seyirci. Bu maçlar yüzünden, bir çatlak, bir kırık, bir kaburga, çok hasar vardı,
bütün halı sahacılar gibi onda da.
Onun sevdiği her şeyi sevmeye başladım, hiç dokunamadığım kedi
sabahları beni uyandırır oldu, ondan önce. Gerçi beni çok sevdiğinden değil de,
Ona kıyamazdı, biraz daha uyusun diye. Dişlerinden korktuğum SARI, elimden yer
oldu her şeyi. Maçları sevdim, sadece fenerlileri değil Galatasaray'ı, MİLAN BAROS'u bile öğrendim. ÇARŞI grubuna bayıldım, protest tavırlarını
her zaman alkışladım. Ama maçlarda daha çok, zayıf ve ezilen takımı tuttum ben.
İşte herkes gibi, olaysız, monoton, kendi halimizde yaşayıp
gidiyorduk. Çalışıp para kazanıyor, azıcık da olsa biriktirmeye bakıyorduk.
Daha karavan alacak, önce ülkemizi dolaşacaktık. Kapadokya, Karadeniz yaylalar,
Antalya, Bolu, Kars… Ama daha zaman vardı. Gençtik, güzeldik, akıllıydık,
şanslıydık, birbirimize denk gelmiştik. Aceleye ne gerek vardı?
O gece halı saha gecemizdi. Formalarımızı giydik, attık
kendimizi sokağa. Derbi gibiydi bu geceki maç. Bizim ALEX girmişti bile maçın
havasına. Oooo, herkes burada, EMRE, MİLAN BAROS …Kaleci Volkan, ama bir Volkan’ ı sevememiştim Fenerde…
İlk gol Alex’ten. Sol ayağından hem de. Sonrası kayıp, yani
göremiyorum sevgilimi, herkes başında, kutluyorlar golünü sanıyorum. Ben de
zıplıyorum sevinçle, ama ‘’ambulans çağırın’’ sesleri geliyor kulağıma.
Koşuyorum hemen sahaya, yerde yatıyor boylu boyunca, alıyorum kucağıma
‘’hayır, hayır, daha çok erken ‘’ dediğimi söylüyorlar bana
sonradan.
Ama mutlu gitti işte. Sahalarda Alex idi, tam hayalini
kurduğu gibi, attı golünü. Hepimize, bana, Sarı’ ya, Kanarya’ya, arkadaşlarına,
ailesine, kısaca dünyaya attı bir çalımlı gol ve biz alkışlarken onu, çekti
gitti, eyvallah etmeden kimselere…
Geride iki emaneti kalmıştı bana, SARI ve KANARYA… Beni
sevmeleri onun yüzündendi, biliyorum. Onun bana olan sevgisini bildikleri için
beni kabullenmişlerdi. Aynı benim yaptığım gibi.
O gidince beni sevmeyi bıraktılar sanki. Kanarya da Sarı da
yemekten içmekten kesildi. Mutsuz üç canlı yaşıyorduk artık bu evde. Sevgilimin
eşyalarını boşaltırken dolabından,iki gözüm iki çeşme, bir sarı lacivert
formasını kaptı KANARYA. Çekildi bir kenara, almaya çalıştım pençelerinden, hırladı
bana. Korktum. Bir daha da o forma ile yaşadı, uyudu, onu koklayıp koklayıp
içine çekti, hatta burnunun içine kaçacak diye korktum resmen. O forma ile yaşamaya başladıktan sonra biraz daha
hayata döner gibi oldu. En azından yemeğe başladı. Yıkamak için ne zaman
yaklaşsam formaya, pençe attı bana.Ben de bıraktım kendi haline.
Sarı ise çok zayıfladı, tüyleri dökülmeye başladı, lekeler
çıktı orasında burasında, korktum ölecek
diye. Veterinere götürdüm, ‘’özlemiş ‘’dedi. Biliyordum zaten, teşhisi çoktan
koymuştum ben. Bütün gece okşadım tüylerini, ‘’terk etmedi O seni, O da seni çok özlüyor’’diye anlattım anlattım. Anlıyor gibi dinledi beni.
Bir gece rutin yürüyüşümüzü yaparken, nasıl oldu anlamadım,
fırladı kaçtı elimden SARI. Karanlıkta sağa sola koşturdum ama bulamadım. O da
gitmişti. Biz bir evde, iki ayrı dünyalarda yaşayan KANARYA ve ben kalmıştık
artık. O kadar ilgisizdi ki bana karşı, o benim efendim gibiydi resmen. Ben
onun hizmetinde.
İşte yine rutin, yazlar, kışlar geçmeye başlamıştı, artık
maç asla seyretmiyordum, hatta nefret ediyordum futboldan.
Bir gün işten dönerken karşı apartmanın, bir dairesinin, bir
penceresinde gördüm onu. SARI’ ydı o, yanılmam imkânsızdı. Attım ellerimdeki
poşetleri, koştum karşı apartmana. Çıktım çıktım, bu kat olsa gerek dedim,
bastım zile. Benim yaşlarda genç bir kadın açtı kapıyı, ona dedim ki’’SARI burada, gördüm
onu, kocamın köpeği’’
Genç kadın şaşırdı, ama mantıklı. ‘’O geldi kapıya, buraya. Kapımızın önünde yatıyordu, aslında haber verdik
bir kaç yere’’dedi .’’ Şimdi kocamla yatıyor, onunla kalkıyor, ondan bir türlü ayrılmıyor’’ diye ilave etti genç kadın. Özürler diledi falan filan.
Kocasına seslendi, adam geldi yanımıza. Kapıya tutundum, düşmemek
için. Sandım ki O geliyor, bana şaka yapmış, buraya taşınmış. Bu kadar mı
benzenir, sevgilimdi sanki, aynı hava,
aynı gülüş, bacaklarının arasında ise SARI,
bana bakıyor.
Gelmedi tabi ki SARI
benimle. Sevgilime benzeyenini bulmuştu tekrar hayata başlayabilmek için.
Onsuzluğa dayanamayıp.
Artık SARI karşı apartmanda yaşıyordu, KANARYA ile ben ise, iki yabancı gibi aynı evde, ayrı odalarda.
Biz de SARI gibi, Onun
gibisini bulabilir miyiz bilemem.
KANARYA’ya da asla fikrini soramam. Sorsam bile eminim ki cevap
bile vermez bana…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder