15 Eylül 2018 Cumartesi

OKULLAR AÇILIYORKEN -4-





OKULLAR AÇILIYORKEN- 4-

DİPSİZ KUYU : EĞİTİM

Bir ülkede eğitim sistemi düzelmedikçe gelişmekten, kalkınmaktan ve de toplumsal huzurdan bahsetmek mümkün değildir.

İdeolojik eğitime HAYIR,

Bütçeden en çok pay savunmaya değil, Milli Eğitim’e,

Nitelikli öğretmene EVET,

Dedikten sonra…

MÜFREDAT karşımıza çıkıyor. Müfredat öğretmenlerin dillerinden düşürmediği bir kelimedir. ‘’müfredat’ı yetiştiremedim’’ ‘’ müfredat ta yok’’ ‘’müfredat çok ağır ‘’gibi. Nitelikli bir öğretmen müfredat’ı nasıl uygulayacağını bilir, üzerinde çok duracağı, ya da çocuğun işine yaramayacağı konuları da bilir, konuyu nasıl vereceği öğretmenin elindedir. O müfredat yetişir, gerekirse hafifletilir, gerekirse de eklemeler yapılabilir.( tecrübe yani J)

Milli Eğitim de uygulanan müfredat’ın amacı nedir, aslında önemli olan budur. Erdemli, vasıflı, gelişmiş ülkelerdeki yaşıtları ile aynı düzeyde donanıma sahip öğrenciler yetiştirmeye yönelik müfredat mı?

Ya da günü kurtarmayı öğrenen, projelerini ailesine yaptıran ( ve bu projeye öğrencinin yapmadığını bile bile değerlendirmeye alan öğretmenleri şu an geçiyoruz.), araştırmayan, vasıfsız,  ezbere yönlendirilmiş öğrenciler yetiştirmeye yarayan bir müfredat mı?

Özgürce tartışmaya açık, öğretmeni  veya otoriteyi sorgulayabilen, dünyadaki gelişmeleri takip edebilen, haklarının peşinde koşan, cinsiyet eşitliğini öğreten, çevreye saygıyı uygulatan, din ve vicdan hürriyetine sahip öğrenciler yetiştirmeye yarayan bir müfredat mı,

Ya da 

Tek din ekseni üzerine oturan, cinsiyet ayırımına sık sık vurgu yapan, evrensel ve bilimsel değerleri yok sayan, bir müfredat mı?

Hangisi tercihiniz?  Yine karar sizin.

Temel öğrenme yöntemlerini ve müfredat içeriğini düzenlemeden, öğretime teknolojiyi adapte etmek olumlu sonuç vermeyecektir.

Örneğin Fatih Projesi.  MEB, 2010 yılında başlattığı  proje için, harcanan milyarlarca lira ve birçok alım ve ihalenin sonunda dağıtılan 1 milyon küsur tabletin ardından uygulamayı değiştirme kararı aldı. Tablet yerine klavyeli bilgisayar’ a geçilmesi uygun görüldü. Tekrar rant kapıları ardına kadar açıldı, kimlere yarayacak acaba bu değişim?

Salman Kahn, DÜNYA OKULU kitabında, ülkemizdeki akıllı tahta uygulamasını da çok güzel özetlemiş:
‘’ Teknolojiyi değiştirip öğrenme tekniklerinizi aynı tutarsanız, kötü uygulamaya iyi para harcıyorsunuz demektir ‘’


EŞİT ŞARTLARDA EĞİTİM:   Bir devlet vatandaşının eğitim hakkını ekonomik durumunu ölçü almadan eşit şartlarda sunmakla yükümlüdür. 

Eşitsizlik kavramı, bireyin nerede doğduğu, hangi ailede dünyaya geldiği, gelir durumu ve cinsiyeti gibi koşullara bağlıdır. Anadolu’nun ücra bir köşesindeki bir öğrenci ile zengin bir ailenin tüm imkânlarına sahip bir öğrencinin eğitim eşitliğinden bahsedilemez.
Eğitimde eşitlik, vatandaşın kendi gelişimi doğrultusunda erişilmesi gereken, kapasitelerini geliştirdikleri, ücretsiz bir kamu hizmeti olarak alabildikleri bir durumdur. Eğitim sadece bir şans ve fırsat olarak sunuluyorsa eğitimde eşitlikten bahsedilemez. Fırsat sadece öğrencinin önünün kesilmemesi olabilir. Ama diğer alanlardaki eşitsizlikler çoğaldıysa eğitimde de eşitlikten bahsetmek mümkün değildir.
Ülkedeki gelir dağılımındaki dengesizlik varsa ve açlık sınırı altında yaşayanlar çoğalıyorsa, ulaşım, sağlık ve eğitim hizmetleri pahalanıyorsa teşvik etseniz bile eşitlik sağlanamayacaktır.
Kısaca halkın tüm temel ihtiyaçlarında eşitsizlik varsa EĞİTİM’ DE EŞİT olamayacaktır.
Eğitim Sen’in 2017-2018 yılında hazırladığı rapora göre, 4+4+4 sisteminden sonra özel okul sayısı 10 kat, özel okula giden öğrenci sayısı tam 12 kat artmıştır.  Özel okulların devlet okullarına oranı % 20’ ye dayanmıştır.
Eğitimde ticarileşmenin sosyal adalet sistemi altında bir eşitlik getirmeyeceği, ancak fırsatçılık eşitliği sunabileceği açık ve nettir.


İMAM HATİP OKULLARI: İmam Hatip okullarının geliştirildiği 2012 yılından bu yana toplam imam hatipli sayısı artarak 1 milyon300 bine varmıştır. Okul sayıları 4 bini geçmiştir. Hükümet bütçesi ve yatırımlarına bakıldığında 2018 ‘ de İ.H.L bütçesi 2 kat artırılmıştır, diğer liselere kıyasla. 645 BİN İMAM HATİPLİ,  tüm liselilerin % 11 ini oluşturduğundan bütçenin % 23’ünü alarak, 2 kat fazla paya sahip olacaktır.
Sadece ticarileşme değil, din eğitimine ayrıcalık ve önem verilmesi de eşitsizlik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gerçekten de dipsiz bir kuyuya düşmek gibi eğitimin içine girmek. Çıkmaya çalıştıkça debeleniyorsunuz ve daha çok dibe doğru çekiliyorsunuz. O tuğladan o tuğlaya atlıyorsunuz,  hangisi yukarı çeker, hangisi eğitimi kurtarır gibi,  aile, devlet, müfredat, öğretmen, teknoloji, ekonomi, okul öncesi, hangisi, hangisi? Ama yine batıyorsunuz.

Cumhuriyet kurulduğundan beri, 96 yılda 78 bakan değiştirmiş, son 15 yılda da 6 bakan değiştirmiş bir EĞİTİM SİSTEMİ’NDEN ne beklenebilir ki? Sadece haline acınır belki.

78 bakan, eğitimden ne anlıyordu, hepsinin farklı farklı düşünceleri vardı, sayelerinde yüzlerce sistem değişikliği yaşandı.

Yüzlerce sınav sistemi, soru değişiklikleri yaşadı bu ülkede öğrenciler , öğretmenler ve aileler.  
Herkes iktidarına uygun davranmaya çalıştı, vasıflı değil, biat eden vatandaş, makbul vatandaş istedi.

Bireye değil, müritlere ihtiyaç vardı bizim ülkemizde.
Başarıya ulaşıldı galiba, mürit sayısına bakılırsa.

Özet ile ne desek ki:

  EĞİTİM SİYASET ÜSTÜ OLMADIKÇA BAŞARIYA ULAŞILAMAYACAKTIR. 

ZİHNİYET DEĞİŞMEDİKÇE EĞİTİM SİSTEMİNDEKİ HATALAR DEĞİŞMEYECEK, EĞİTİM SİSTEMİNDEKİ HATALAR DÜZELTİLMEDİKÇE  ZİHNİYET DEĞİŞMEYECEKTİR.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder