25 Nisan 2020 Cumartesi

DUYGULARIN DANSI







DUYGULARIN DANSI

PARTNER: COVİD 19

KORKTUK, önce korktuk. Pimapenlerin su alan kısımlarına çekomastik çektik. Ağzımızı, burnumuzu ise maskelerle kapattı. Korku dağ gibi yığıldı kapılarımızın önüne, dışarı çıkamadık. Çıkmak zorunda kalanlar için de korktuk, eyvah ne yapacaklar diye. Ama haksızlık bu diye, korktuk yine kuytu güvenli köşemizdeköşemizde.

KAYGI DUYDUK. Ellerimizde sabun 20 saniye oldu mu diye diye sabunladık ellerimizi, parmaklarımızın arasından lavabo deliğine kayıp giden kirli hayatlarımızı seyrettik. Elektrik prizleri iki gözlü öcü, poşetler gülyabaniye  benziyordu. Kaygan zeminde dans eder gibiydik. Dört duvar arasını buz pistine çevirip acayip figürler keşfettik. Kavalye COVİD 19.

ŞAŞIRDIK, Kendimizi ekran önünde oh çok şükür bugün 99 kişi ölmüş, derken bulduk. Neden şaşırdık ki? Şaştığımıza şaşırdık. Zira biz alışkındık 4, 5 Mehmetçiğin şehit sayısına. Bizim gibi ülkelerde insan sayıdan ibaretti, unuttuğumuza şaşırdık. Deniz aşırı ülkelere yardım gönderiyordu devletimiz, biz de peşine düştük kolilerin, bize de bir maske, diye…

ÖĞRENDİK, insanlığa dayatılan düzeninin insanlığa hizmet etmediğini.  Emperyalist ülkelerin kâğıttan bir kaplan olduğunu. Aynı gemide olmadığımızı. Tuzu kuruların saraylarında, ceketi yamalıların ise sokakta virüsle içli dışlı olduklarını. Yaşamın pamuk ipliğine bağlı olduğunu,  insanlığın birbirine muhtaçlığını öğrendik.

UTANDIK. Bu günleri yaşattığımız için çocuklarımızdan utandık. 23 Nisan’ı çocuklara armağan edenlerden utandık. İlk defa 23 Nisan’ı meydanlarda kutlayamayacak olan çocuklarımızdan utandık. Parklarda salıncaklarda sallanamayan, kaydıraktan kayamayan, gelen baharın kokusunu hissedemeyen, çimlere basamayan torunlarımızdan utandık. Dünyayı kirlettiğimiz, tükettiğimiz için utandık.

ALKIŞLADIK. Halk için, toplumun sağlığı için, hizmetlerin aksamaması için sokaklarda, hastanelerde, marketlerde, kasalarda, bankalarda, tarlalarda, dolmuşlarda çalışanları, bütün engellere rağmen hizmet götürenleri, mahalleliye moral ve yardım elini uzatan Örümcek adamı, maddi ve manevi katkı yapanları, evlerinde gece gündüz maske diken kadınları, dezenfektan üreten öğrencileri, öğretmenlerini, alkışladık.

ALIŞTIK. Dört duvara alıştık. Evde eski fotoğraflarımızı bulduk çekmecelerde.  Ne zamandır oturmadığımız köşe koltuğunun kadifesini okşadık. Hava da bu gün rüzgârlı, sohbetlerinin tadını aldık. Evin çamaşır suyu kokusunu arar oldu burnumuz. Dizilere, filmlere, kitaplara, sırtımızdan çıkmayan pijamalarımıza alıştık.

ÖZLEDİK. Sarılmayı özledik çocuğumuza. Sarılmayı özledik torunlarımıza. Annemizin koluna girmeyi, destek olmayı özledik. Babamızın sırtını sıvazlamayı. Arkadaşlarımızla, dostlarımızla sokakta karşılaşınca kaçmayıp öpüşmeyi. Çimlere yayılıp piknik yapmayı, aynı tencereden zeytinyağlı dolma yemeyi özledik.

SORDUK. Kapılarımız açılınca, kilitler sökülünce nasıl nefes alacağız? Çocuklarımıza nasıl hesap vereceğiz, ne diyeceğiz? Onları okula gönderirken virüslere dikkat et mi diyeceğiz?  Otobüslere binerken yanımıza oturana düşman gibi mi bakacağız? Yine markalara, ayakkabılara mı gömüleceğiz?   Dört duvar arasında Keşfettiğimiz bizleri içeride mi bırakacağız? Dışarıda kalanlar bize kucak açacaklar mı? Geride kalanlar, bizler, nasıl yaşayacağız?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder