DUYGULARIN DANSI
PARTNER: COVİD 19
KORKTUK, önce korktuk.
Pimapenlerin su alan kısımlarına çekomastik çektik. Ağzımızı, burnumuzu ise maskelerle
kapattı. Korku dağ gibi yığıldı kapılarımızın önüne, dışarı çıkamadık. Çıkmak
zorunda kalanlar için de korktuk, eyvah ne yapacaklar diye. Ama haksızlık bu
diye, korktuk yine kuytu güvenli köşemizdeköşemizde.
KAYGI DUYDUK. Ellerimizde
sabun 20 saniye oldu mu diye diye sabunladık ellerimizi, parmaklarımızın
arasından lavabo deliğine kayıp giden kirli hayatlarımızı seyrettik. Elektrik prizleri
iki gözlü öcü, poşetler gülyabaniye benziyordu. Kaygan zeminde dans eder gibiydik.
Dört duvar arasını buz pistine çevirip acayip figürler keşfettik. Kavalye COVİD
19.
ŞAŞIRDIK, Kendimizi ekran
önünde oh çok şükür bugün 99 kişi ölmüş, derken bulduk. Neden şaşırdık ki?
Şaştığımıza şaşırdık. Zira biz alışkındık 4, 5 Mehmetçiğin şehit sayısına.
Bizim gibi ülkelerde insan sayıdan ibaretti, unuttuğumuza şaşırdık. Deniz aşırı
ülkelere yardım gönderiyordu devletimiz, biz de peşine düştük kolilerin, bize
de bir maske, diye…
ÖĞRENDİK, insanlığa
dayatılan düzeninin insanlığa hizmet etmediğini. Emperyalist ülkelerin kâğıttan bir kaplan
olduğunu. Aynı gemide olmadığımızı. Tuzu kuruların saraylarında, ceketi yamalıların
ise sokakta virüsle içli dışlı olduklarını. Yaşamın pamuk ipliğine bağlı
olduğunu, insanlığın birbirine
muhtaçlığını öğrendik.
UTANDIK. Bu günleri
yaşattığımız için çocuklarımızdan utandık. 23 Nisan’ı çocuklara armağan
edenlerden utandık. İlk defa 23 Nisan’ı meydanlarda kutlayamayacak olan
çocuklarımızdan utandık. Parklarda salıncaklarda sallanamayan, kaydıraktan
kayamayan, gelen baharın kokusunu hissedemeyen, çimlere basamayan
torunlarımızdan utandık. Dünyayı kirlettiğimiz, tükettiğimiz için utandık.
ALKIŞLADIK. Halk için,
toplumun sağlığı için, hizmetlerin aksamaması için sokaklarda, hastanelerde,
marketlerde, kasalarda, bankalarda, tarlalarda, dolmuşlarda çalışanları, bütün
engellere rağmen hizmet götürenleri, mahalleliye moral ve yardım elini uzatan
Örümcek adamı, maddi ve manevi katkı yapanları, evlerinde gece gündüz maske
diken kadınları, dezenfektan üreten öğrencileri, öğretmenlerini, alkışladık.
ALIŞTIK. Dört duvara
alıştık. Evde eski fotoğraflarımızı bulduk çekmecelerde. Ne zamandır oturmadığımız köşe koltuğunun
kadifesini okşadık. Hava da bu gün rüzgârlı, sohbetlerinin tadını aldık. Evin
çamaşır suyu kokusunu arar oldu burnumuz. Dizilere, filmlere, kitaplara,
sırtımızdan çıkmayan pijamalarımıza alıştık.
ÖZLEDİK. Sarılmayı
özledik çocuğumuza. Sarılmayı özledik torunlarımıza. Annemizin koluna girmeyi,
destek olmayı özledik. Babamızın sırtını sıvazlamayı. Arkadaşlarımızla,
dostlarımızla sokakta karşılaşınca kaçmayıp öpüşmeyi. Çimlere yayılıp piknik
yapmayı, aynı tencereden zeytinyağlı dolma yemeyi özledik.
SORDUK. Kapılarımız
açılınca, kilitler sökülünce nasıl nefes alacağız? Çocuklarımıza nasıl hesap
vereceğiz, ne diyeceğiz? Onları okula gönderirken virüslere dikkat et mi
diyeceğiz? Otobüslere binerken yanımıza
oturana düşman gibi mi bakacağız? Yine markalara, ayakkabılara mı gömüleceğiz? Dört
duvar arasında Keşfettiğimiz bizleri içeride mi bırakacağız? Dışarıda kalanlar
bize kucak açacaklar mı? Geride kalanlar, bizler, nasıl yaşayacağız?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder