Sevgili GÜNLÜK
Geçmişten ders al, bugün için çalış, gelecek için hayal kur.
(M.SEKMAN)
Biz,
Meydanlarda bombalar
patlarken, madenlerde işçiler boğulurken, kadınlar sokaklarda öldürülürken,
çocuklar tecavüze uğrarken, ormanlar yakılırken, ağaçlar ağlarken, sanatçılar,
gazeteciler cezaevlerinde çürürken, sanatçılar ölüm oruçlarında ölürken,
binlerce çocuğumuz topraklarımız için şehit olurken,
Geçmişte,
Perdelerimizi sıkı sıkıya çekmiştik, aydınlık sızmasın içeri
diye. Kapılarımızı çelik yapmıştık, eşikten parçalan ceset kokuları gelmesin
diye. Bahçelerimize duvarlar örmüştük orman yanarken kaçan hayvanlar girmesin diye…
Turuncu botlar verdik savaştan kucağında bebekle kaçan analara git Ege’de
boğul, ya da ülkende savaş öl, geber diye…
Bu gün,
Kapılarımızı açamıyoruz diye ağlaştığımız günler. Sabah
kalkar kalkmaz perdeyi, pencereyi sonuna kadar açtığımız günler. Bahçeye gelen
sarı gagalı sığırcık, korkup uçmasın diye nefes almadığımız günler. O kadar
muhtacız o sarı gagalara. Biz evdeyiz.
Pencerelerden sarkmışız belimize kadar. Boş belediye arabasının bir tek yolcusu
var. İniyor o da bizim durakta. Elinde naylon poşeti. Bir sağlık görevlisi.
Korona nöbetinden çıkmış. El sallıyorum ona, Dr. Ali Vefa gibi kucaklıyorum
sıkıca. 1 aydır görmüyor çocuğunu. Kazağını, battaniyesini kokluyorum, diyor.
Hayat eve sığıyor bizim gibiler için. Kendimizi dışarıda bırakmışız, şimdi evde
bulmaya çalışıyoruz. Kimimizin elinde bir vileda sopası, püskül püskül,
sallıyoruz sağa sola. Arıyoruz koltukların altında kendimizi. Artık sokak
kokmuyoruz, toz toprak kokmuyoruz. Yoğun bir çamaşır suyu, limon kolonyası
burnumuzun direğini temelinden söküp atıyor.
Ev mutfağa ve sanata sığıyor. Erkek, kadın, çocuk
yaratıcılıklarını keşfediyor. Hazırcılık, fast food dışarıda kalmış. Bir
bakıyoruz ki, Kitaplar küsmüş bize,
tozlanmışlar. Alıyoruz elimize her birini, ne kadar vefalıymışsın, beni bekledin
yıllardır burada diye kokluyoruz onu. Filmler, tiyatrolar eve sığmış, konserler,
dergiler, masallar bedava…
Ekmek hamuruna su, un katarken geçmişimizi de katıyoruz,
hatalarımızı, sevaplarımızı. Tüm kuvvetimizle yoğurup bugüne harmanlıyoruz.
Sonra şekillendirip sıcacık bir geleceğe yolluyoruz.
Gelecek,
Sıcacık ekmekler, Taze sürgünler, yeşillenen fidanlar,
aklanıp paklanmış, tozları alınmış bizler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder