YOLDA
Annem su döktü ardımdan. Bu ikincisi. Birincisi üniversiteye
giderkendi. Altı sene sonra valizim elimde yola çıktım tekrar, tekerlekleri ne de çok ses çıkarıyor sabahın
sessizliğinde. Kaldırımlar kırık dökük. Valizimin tekerleklerinden biri daha
yolun başında bıraktı beni, annemlere doğru yuvarlanıp gitti.
Şehir de sessiz. Terk edilmiş küçük şehrim benim.
Ahmetlerin evinin de perdeleri çekik. Bir çalsam kapıyı.
Tak. Tak. Tak.
Anacım günaydın.
Ahmet’i bir göreyim, dediydim.
Valizime baktı Ahmet’in anası. Sonra, o da gitti, dedi.
Yine benden önce davranmış. Okumayı önce o söktü, önce o iş
buldu, önce âşık olan oydu. Yine benden önce.
Otogar biraz daha hareketli. Bilet kuyruğu var içeride.
Gelen yok mu bu şehre?
Nereye abi,
Kalkacak ilk otobüse.
Ananın karnına döneceksin deseler kabul edeceğim, ya da
cehennemin dibine falan.
Cam kenarı bir koltuk. Camlar buhar yapmış . Bir kalp
yaptım, eros da okunu fırlattı. Bir ucuna A, bir ucuna E yazdım. Dışarısı
dumanlı görünüyor, gökyüzü bulutlu. Kalbi istemeye istemeye elimle siliverdim. Tepelerde
güneşi gördüm.
Yanımdaki amca kasketini koydu kucağına. Bingöl’ün Oraklı
köyündenmiş. Oğlunu arıyor. Üniversite
kazanıp çıkmış köyünden genç delikanlı, uzun zamandır haber alamayınca düşmüş yola
yaşlı yol arkadaşım. En son İzmir’de bir cezaevinde görülmüş oğlu. O kadar,
sonra sustu. Ben gözlerine sordum ne oldu diye, onlar bana bir bir anlatıverdi.
Hep aynı hikâye. Yaşarken öldüren bir bulaşıcı hastalık. Düşünen beyinleri yok eden, daha çok da gençlere
musallat.
Otobüs sessiz. Derin bir sükûnet.
Arka koltuklara bakıyorum. Kızlar, erkekler. Kalplerinde iki
kuş, seslerini duyuyorum. Biri cik cik, öbürü sus pus. Gitmekle gitmemek
arasında.
Şoförümüz koltuktan taştı taşacak. Elinde sigarası camdan
üflüyor. tık nefes. Öksürüğe boğularaktan, yine gençler gidiyor, deyip, başını
sallıyor.
Lisedeki matematikçi Halil hocama benzettim onu. Kocaman
göbekli, pos bıyıklı. Öğretmenlerimizin
çoğu şehri terk etmişti, kalan tek tüklerden biriydi Halil Hocam. Sırtımı
dayamıştım bir gün, soğuk taş bir duvara,
gözlerim gökyüzünde bulutlarda. Sırtını dönmüştü bana. Gel buraya yaslan, diye.
Siz neden gitmediniz
hocam,
Nasıl olsa gönderirler,
dedi. Gönderdiler gerçekten, görevden alındı, tehlikeliymiş düşünceleri.
Mezun olunca dönmüştüm memlekete. Cübbem sırtımda,
adalet ceplerimde. Dağıtacaktım ara sokaklara, kuytu köşelere. Haksızlıkların
üzerine serpecektim.
Gülmeye başladım o günleri düşününce, koltuk arkadaşım
baktı yüzüme…
Annemle babam gelmişti aklıma. Dönünce, onların yanına, radyoyu
açıp göbek atmışlardı karşılıklı. Babamı sadece o gün görmüştüm oynarken,
elleri havada…
Muavin, otobüsün sessizliğini bozup kahve servisi yapmaya
başladı. Kahve çekirdekleri yayıldı otobüsün içinde. Ayşe sade kahve içerdi,
fincan kesmezdi onu, cam bardakta. Büroya ağabeyinin davası için geldiğinde
tanışmıştık. Kitap yazıyordu adam. Cümleleri birer kurşunmuş, öyle dediler.
Tutukladılar. Kaldığı cezaevini bile bulamadık, yok oldu hiç
yaşamamış gibi. Ayşe de gitti, ağabeyinden sonra, kalamayacağım, diye not
yazmış bana. Ben kırılmadım da kalbim kırıldı.
Sağımdaki koltukta kız uykusunda gülümsüyor. Arkadaki
sakallı sarışın delikanlı uzaklara gitmiş besbelli. Göz kapakları düştü
düşecek. Hepsinin başının üzerinde balon, balonun içinde hayalleri. Gözlerimi ovuşturuyorum.
Patlıyor hepsi birer birer.
Amcanın kafası omuzumda. Kımıldamıyorum uyanmasın diye.
Dışarıda buğday başakları birer genç kız. Örgülü saçlarını rüzgârda bir sağa
bir sola sallıyorlar. Tohumları dolu. İnsanoğluna küsmeden kırılmadan onları
doyurmaya devam ediyorlar.
Muavin memnun bu sessiz genç yolculardan. Durmadan servis
yapıyor kim ne isterse. Kahveden sonra çay kokusu geldi burnuma. Amca omuzumdan
kaldırdı başını, çay mı var diye.
Otobüsün içini haşır haşır naylon poşet sesi kapladı. Amca
poşetten pişileri çıkardı.
Sabah hanım yaptı, yolluk.
Muavine verdi, bütün otobüse dağıttırdı.
Kız uyanmış, soruyordu,
geldik mi, diye. ,
Sakallı sarışın, iki saat
sonra İzmir’deyiz dedi.
Koltukların altına dereotları düştü yeşil yeşil.
Muavin seslendi, bir çay daha vereyim mi, diye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder