BENİM Kİ
Mutfaktan tıkırtılara uyandım. Yine erkenden kalkmış benim
ki. Bırakmaz ki, şöyle bir rahat uyuyayım. Bir bıraksa, hiç uyanmadan, sonsuza kadar
uyuyacağım sanki. Ama nerede o günler?
Ben hazırım, dedi bir
ses. Gardırobun üzerinden bana bakıyor. Pembe bavulum.
Duymazdan geldim, yastığı başıma kapatıp, yorganı çektim
kafama, yatağın içine gömüldüm,
kayboldum.
Daha kalkmıyor musun? Çay
acıyacak,diye seslendi içeriden öksürüklü bir ses.
Peki, bana kim acısın. Kalktım, üzerimde de yavruağzı saten sabahlığım.
Çeyizimden. Çıkardım artık bavuldan, sarı lekeler oluşmaya başlamış. 7 yılda
bir kez giymiştim. İlk gece. Ne umduysam artık!
Çıktım salona. O masanın başına kurulmuş. Yakaları kaymış,
bel lastikleri gevşemiş eşofmanı ile. Masanın üzeri kızarmış ekmek kırıntıları,
zeytin çekirdekleri sağa sola atılmış. Oturamadım. Banyoya gidip yüzüme birkaç
parça daha su attım.
Yatak odasına döndüm. Yatağıma oturdum. Bir ses geldi çok
yakınımdan, fısıldıyor kulağıma.
Ben hazırım… Çeyizlik pembe bavulum.
Kızım bu adam kurtuluşumuz. Borçlarımı ödeyecek, demişti
babam bir gün beni karşısına alıp.
Ortaokuldan sonra göndermemişti beni okula. Annem hep
hastalıklı. Yardım edersin ona, diye. Ne çok ağlamıştım, arkadaşlarımı örgülü
saçları ile görünce. Her gün okul saati kalkardım, saçlarımı örerdim,
üşenmeden. Okul çıkışlarını gözlerdim, kızlı erkekli şakalaşarak yürürlerdi.
Sen bilirsin, diyen sesim kulak zarımı deliyor hala.
Nikaha gelenler fıs fıs konuşuyorlardı. O ise yanımda zor
kapanan yeleği ile nikah memurunun verdiği kalem kıllı dolmalık parmaklarında
kaybolmuş imza atmaya uğraşıyordu aceleyle.
Babamın borçlarının kefareti ben de yanında küçücük
kalmışım, görünmek istemez gibi masanın altına doğru kaymışım.
Cebindeki akrebi görmedin, tabi baba. Sana da birkaç kuruş koklattı. Sen öldün gittin de beni bıraktın bu adama miras .
Çayı karıştırıyor hiç durmadan, şeker de erimiyor bir türlü, sesler kulağımın dibinde. Benim midem bulandı kaşığın dönüşünden bardakta.
Kamyon şoförüydü. Kocaman iki tane kamyonu vardı. Oh, hiç
olmazsa gidecek gelmeyecek uzun süre yollarda, diye avuturdum kendimi. Gözleri
bozukmuş meğer. Kiraladı kamyonları, adım atmadı evden dışarı.
Gece yatağa yattığımda sağa kıvrılıveririm. Bavulum göz kırpar karanlıkta, gidelim mi,
diye. Gardırobun üzerinden.
O ise sigarasını
tellendirmiş, horlamaya başlar hemen.
Gözümü kapatırım. Uykuda mıyım bilemem. Ama yolda görürüm
kendimi. Hep aynı yolda. Erimiş bir asfaltta. Yanlarda pamuk tarlaları. Ortalarında
birkaç ağaç. Yoldan geçen tek tük araba.
Bazıları durup sorar, götürelim mi, diye. Cevap alamayınca gaza basarlar. Ben de devam ederim yolum.
ATÖLYE.
NİSAN, 2020
ATÖLYE.
NİSAN, 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder