2 Mayıs 2020 Cumartesi

SENİN ÜLKEN KORKUTUYOR







SENİN ÜLKEN KORKUTUYOR.

Benim ülkem. Yüz  metre karelik ülkem. Üç vilayeti, bir başkenti olan. Kurallarını kendimiz belirlediğimiz, zamanı böldüğümüz yeni dünyamız. Birbirini özgür bırakmış üç insan. Kimsenin üstünlük taslamadığı,  kabarmış bir hindinin bulunmadığı… Uyarılar yapıcı tonlarda, alt perdeden. Uyarılan korkmuyor dışlanır mıyım diye. Uyaran demiyor, bu yüz elli metrekarenin haini sensin diye. Üç vilayet. Kimi ramazanı yaşıyor. Kimi tesbih elinde. Kimi Amerikan dizilerinde kilise kilise geziyor. Başkent mutfak. Ortak payda. İnsanoğlu, doymak istiyor. Bütün çaba bu değil mi, ister elli metre kare, ister beş bin metrekare. Fark etmiyor. Ortak payda ise tokluk hissi, miden açlığa, beynin özgürlüğe,  kalp adalete, yürek vicdana doymak istiyor. Benim ülkemdekiler tok yaşıyor.

Senin ülken 783.562 kilometre kare. Kocaman. Ve de korkutuyor. Sen de sıkışmışsın sınırlarına, bizim gibi oysa.  Aynı zor günleri yaşıyorsun yüz elli metrekaredekiler gibi. Dayanışmaya ihtiyacın var, yardıma belki. İnsansın, beşersin, ülkesin çökersin. Tarih kitaplarına sığmıyor alınacak dersler.

Senin ülken. Korkutuyor. Kutsal ayın ilk günü.  Dinine sığınmış insanlara, inanmaya hazır, huzura aç, ezan sesi bekleyen insanlarına ‘’…“Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terk etmezse,  Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.” (Buhârî, Savm 8, Edeb 51)… “Kim Ramazan ayını oruçlu geçirir ve haramlardan ve iftiradan sakınırsa, Allah ondan razı olur ve cenneti ona farz kılar. “Oruç tutunuz ki, (madden ve mânen) sıhhat bulasınız!” (Heysemî, 203 III, 179) demiyor.  Birleştirmiyor. Ayrıştırıyor. Daha ilk gün, ‘’Allah eşcinselliği, zinayı lanetlemiştir" diye bas bas bağırıyor. Bir dur, bir düşün. Kutsal bir gün böyle mi açılır beyinlerde… Korkutuyor senin ülken.

Senin dünyan korkutuyor. İnsanlar ölü sayısı takip ediyor. Bir kişi azaldıysa mutlu oluyor. 0hh çok şükür bugün 99 kişi ölmüş. Diğer tarafta ise konuşanların dilini kesip ölümden beter ediyor.  Bir tarafta tecavüzcüyü, katili serbest bırakıp, bir tarafta farklı düşünenleri karanlık dünyalara mahkûm ediyor

Senin ülken korkutuyor.  Konuşmaktan, eleştirmekten, farklı olmaktan korkuyor senin insanların. Unutur işte insanoğlu. Dün sen konuşurdun camilerimi kapattı diye, bugün başkası konuşur özgürlüğümü kısıtladı diye. Dün sen ona dinsiz, komünist dersin, bugün o sana faşist der.  Senin ülken korkuyor. Bırak desin, kim ne derse, kelimelerle çökmez bu ülke. Çökecekse ki eğer, yakalım o halde dünyadaki bütün sözlükleri… Oysa ne kadar çok dil o kadar çok dünya,  ne kadar çok kelime o kadar huzur. Ne kadar çok şiir, o kadar rahatlama, ne kadar çok düşünce o kadar birlik, beraberlik ve büyük ülke gelecek ardından.

Ama işte, Senin ülken güven vermiyor. Biz saraylardakiler, tuzu kurular bunları onyüzbininciye  gösterirken birbirimize 18 yaşında bir genç, Ali, sokağa çıkma yasağını deldiği için vuruluyor. Biz saraydakiler, tuzu kurular bunları milyonuncuya sağır kulaklarımıza konuşurken Ali ceza almamak için kaçarken sokakta kurşunlanıyor. Kurşun sesi kulaklarımızda yankılanıyor.

Benim ülkem 150 metrekare ya da elli metrekare… Huzur yaymaya çalışırken dünyaya, senin ülkenden çürük yumurta kokuları geliyor burnuma. Pencereleri kapatmıştık, panjurları da indiriyoruz yavaşça.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder