SENİN ÜLKEN
KORKUTUYOR.
Benim ülkem. Yüz metre karelik ülkem. Üç vilayeti, bir başkenti
olan. Kurallarını kendimiz belirlediğimiz, zamanı böldüğümüz yeni dünyamız.
Birbirini özgür bırakmış üç insan. Kimsenin üstünlük taslamadığı, kabarmış bir hindinin bulunmadığı… Uyarılar
yapıcı tonlarda, alt perdeden. Uyarılan korkmuyor dışlanır mıyım diye. Uyaran demiyor,
bu yüz elli metrekarenin haini sensin diye. Üç vilayet. Kimi ramazanı yaşıyor.
Kimi tesbih elinde. Kimi Amerikan dizilerinde kilise kilise geziyor. Başkent
mutfak. Ortak payda. İnsanoğlu, doymak istiyor. Bütün çaba bu değil mi, ister
elli metre kare, ister beş bin metrekare. Fark etmiyor. Ortak payda ise tokluk
hissi, miden açlığa, beynin özgürlüğe,
kalp adalete, yürek vicdana doymak istiyor. Benim ülkemdekiler tok yaşıyor.
Senin ülken 783.562
kilometre kare. Kocaman. Ve de korkutuyor. Sen de sıkışmışsın sınırlarına,
bizim gibi oysa. Aynı zor günleri
yaşıyorsun yüz elli metrekaredekiler gibi. Dayanışmaya ihtiyacın var, yardıma belki.
İnsansın, beşersin, ülkesin çökersin. Tarih kitaplarına sığmıyor alınacak
dersler.
Senin ülken.
Korkutuyor. Kutsal ayın ilk günü. Dinine
sığınmış insanlara, inanmaya hazır, huzura aç, ezan sesi bekleyen insanlarına ‘’…“Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş
yapmayı terk etmezse, Allah o kimsenin
yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.” (Buhârî, Savm 8, Edeb 51)… “Kim Ramazan ayını oruçlu geçirir ve
haramlardan ve iftiradan sakınırsa, Allah ondan razı olur ve cenneti ona farz kılar. “Oruç tutunuz ki, (madden ve mânen) sıhhat bulasınız!” (Heysemî,
203 III, 179) demiyor. Birleştirmiyor. Ayrıştırıyor.
Daha ilk gün, ‘’Allah eşcinselliği, zinayı lanetlemiştir" diye bas bas bağırıyor. Bir dur, bir düşün. Kutsal bir gün
böyle mi açılır beyinlerde… Korkutuyor senin ülken.
Senin dünyan
korkutuyor. İnsanlar ölü sayısı takip ediyor. Bir kişi azaldıysa mutlu oluyor.
0hh çok şükür bugün 99 kişi ölmüş. Diğer tarafta ise konuşanların dilini kesip
ölümden beter ediyor. Bir tarafta
tecavüzcüyü, katili serbest bırakıp, bir tarafta farklı düşünenleri karanlık
dünyalara mahkûm ediyor
Senin ülken korkutuyor. Konuşmaktan, eleştirmekten, farklı olmaktan korkuyor
senin insanların. Unutur işte insanoğlu. Dün sen konuşurdun camilerimi kapattı
diye, bugün başkası konuşur özgürlüğümü kısıtladı diye. Dün sen ona dinsiz, komünist
dersin, bugün o sana faşist der. Senin ülken
korkuyor. Bırak desin, kim ne derse, kelimelerle çökmez bu ülke. Çökecekse ki
eğer, yakalım o halde dünyadaki bütün sözlükleri… Oysa ne kadar çok dil o kadar çok dünya, ne kadar çok kelime o kadar huzur. Ne kadar
çok şiir, o kadar rahatlama, ne kadar çok düşünce o kadar birlik, beraberlik ve
büyük ülke gelecek ardından.
Ama işte, Senin ülken
güven vermiyor. Biz saraylardakiler, tuzu kurular bunları onyüzbininciye gösterirken birbirimize 18 yaşında bir genç, Ali,
sokağa çıkma yasağını deldiği için vuruluyor. Biz saraydakiler, tuzu kurular
bunları milyonuncuya sağır kulaklarımıza konuşurken Ali ceza almamak için
kaçarken sokakta kurşunlanıyor. Kurşun sesi kulaklarımızda yankılanıyor.
Benim ülkem 150 metrekare
ya da elli metrekare… Huzur yaymaya çalışırken dünyaya, senin ülkenden çürük
yumurta kokuları geliyor burnuma. Pencereleri kapatmıştık, panjurları da indiriyoruz
yavaşça.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder