9 Mayıs 2020 Cumartesi

TÜRKİYE'DE ANNE OLMAK









TÜRKİYE’DE ANNE OLMAK

Küçük gelin olmaktır, sonra da küçük anne olup, bebeğiyle evcilik oynamaktır.

Kırsalda ise çocuğunu sırtına bağlayıp tarlaya gitmek, pamuk toplamak, domates kazmaktır. Sonra eve gelip ev ahalisinin karnını doyurmaktır.

Kentliyse işe giderken çocuğunu bakıcılara ya da kreşlere bırakmak, evin bütçesine katkıda bulunmak, sonra yine dönüp eve çeki düzen verip, fırına tavuk atmaktır.

Et yemeyen kızına ıspanak,  sebze yemeyen oğluna köfte,  diyetteki kocasına salata yapmaktır.

Çocuğu hasta olunca izin almaya kalktığında, patronundan git çocuğuna bak, evinde otur diye azar işitmektir.

En az üç çocuk doğurması beklenendir.

Erkeklerle eşit şartlarda doğup, eşit eğitim görüp daha az para kazanmaktır. . Aynı kariyeri yapıp yükselememektir. Yükseliyorsa da altında başka nedenler aranmasıdır.

Ütü yaparken çocuğunun şiirini ezberlemesine yardımcı olmak, bulaşık yıkarken maillerini kontrol etmektir.

Elinin hamuruyla erkek işine karışma sözüne muhatap olmak demektir.

Sürekli endişeli olmak, adaletin olmadığı bu dünyada çocuğunu nasıl koruyacağını düşünmektir.

Ekstra dikkatli, ekstra koruyucu olmaktır. Tacizin, ensestin ağlarını sardığı bir toplumda Çocuğunun güvenliğinden hiçbir zaman emin olamamaktır.

Sınavlarını başarıyla geçsin diye okunmuş pirinç toplamak, iş bulsun diye Zekeriya sofraları adamaktır.

Kızına uygun bir damat  , oğluna da gelin adayı  yakıştıramamaktır.

Çocuğu başarılıysa mutluluktan,  dibe çakıldıysa üzüntüden ağlamaktır.

Marketlerde çikolata isteyen çocuğundan gözlerini kaçırıp cebindeki paraları çaktırmadan saymak demektir.

Yavrusunu bu toprakları korumak için, sınırlarda   nöbet tutsun diye askere  yollamak,  Tezkere gününe kadar uyumamaktır.

 Bayrağa sarılı olarak geri gelen çocuğu için,  gözyaşlarını içine akıtıp  VATAN SAĞOLSUN demektir.

Meydanlarda, bir gece aniden kaybolan çocuklarını aramak için nöbet tutuyor diye dayak yemek veya parti kapılarına oturup kayıp çocuklarını aramaktır.

On yaşındaki kız çocuğunun cesedini sokağa çıkma yasakları yüzünden soğutucuda korumaktır.

Çocuğunu ekmek almaya gönderip sağlam gelecek mi diye camda beklemektir.

Ekranlarda gördüğünde,üzerine yapıştırılan etiket  hiç önemli değil, kaybedilen her gence ağlayandır.

Dünyaya meydan okuyup, her işi yaptığı halde mecliste hep kotalarla ifade edilmektir. Ya da bir partinin vitrini olmaktır.

Çocuğu için şiddete, horlanmaya katlanmaktır.

Namus cinayetlerinde hep mağdur olmaktır.

Çocuğunu kendisi dövse de, sövse de, eleştirse de, terlik fırlatsa da, babası eleştirince cüppesini kuşanmaktır.

Umudunu yitirmemek, çocukları için ayakta kalmayı başarmaktır.

Erkenden yaşlanmaktır.

Bu topraklarda anne olmak dünyanın en zor işidir.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder