TÜRKİYE’DE ANNE OLMAK
Küçük gelin olmaktır, sonra da küçük anne olup, bebeğiyle
evcilik oynamaktır.
Kırsalda ise çocuğunu sırtına bağlayıp tarlaya gitmek, pamuk
toplamak, domates kazmaktır. Sonra eve gelip ev ahalisinin karnını doyurmaktır.
Kentliyse işe giderken çocuğunu bakıcılara ya da kreşlere
bırakmak, evin bütçesine katkıda bulunmak, sonra yine dönüp eve çeki düzen verip,
fırına tavuk atmaktır.
Et yemeyen kızına ıspanak,
sebze yemeyen oğluna köfte,
diyetteki kocasına salata yapmaktır.
Çocuğu hasta olunca izin almaya kalktığında, patronundan git
çocuğuna bak, evinde otur diye azar işitmektir.
En az üç çocuk doğurması beklenendir.
Erkeklerle eşit şartlarda doğup, eşit eğitim görüp daha az
para kazanmaktır. . Aynı kariyeri yapıp yükselememektir. Yükseliyorsa da
altında başka nedenler aranmasıdır.
Ütü yaparken çocuğunun şiirini ezberlemesine yardımcı olmak,
bulaşık yıkarken maillerini kontrol etmektir.
Elinin hamuruyla erkek işine karışma sözüne muhatap olmak
demektir.
Sürekli endişeli olmak, adaletin olmadığı bu dünyada
çocuğunu nasıl koruyacağını düşünmektir.
Ekstra dikkatli, ekstra koruyucu olmaktır. Tacizin, ensestin
ağlarını sardığı bir toplumda Çocuğunun güvenliğinden hiçbir zaman emin
olamamaktır.
Sınavlarını başarıyla geçsin diye okunmuş pirinç toplamak,
iş bulsun diye Zekeriya sofraları adamaktır.
Kızına uygun bir damat , oğluna da gelin adayı yakıştıramamaktır.
Çocuğu başarılıysa mutluluktan, dibe çakıldıysa üzüntüden ağlamaktır.
Marketlerde çikolata isteyen çocuğundan gözlerini kaçırıp
cebindeki paraları çaktırmadan saymak demektir.
Yavrusunu bu toprakları korumak için, sınırlarda nöbet tutsun diye askere yollamak, Tezkere gününe kadar uyumamaktır.
Bayrağa sarılı olarak geri gelen çocuğu için, gözyaşlarını içine akıtıp VATAN SAĞOLSUN
demektir.
Meydanlarda, bir gece aniden kaybolan çocuklarını aramak için nöbet tutuyor diye dayak yemek veya parti kapılarına oturup kayıp
çocuklarını aramaktır.
On yaşındaki kız çocuğunun cesedini sokağa çıkma yasakları
yüzünden soğutucuda korumaktır.
Çocuğunu ekmek almaya gönderip sağlam gelecek mi diye camda
beklemektir.
Ekranlarda gördüğünde,üzerine yapıştırılan etiket hiç önemli değil, kaybedilen her gence ağlayandır.
Dünyaya meydan okuyup, her işi yaptığı halde mecliste hep
kotalarla ifade edilmektir. Ya da bir partinin vitrini olmaktır.
Çocuğu için şiddete, horlanmaya katlanmaktır.
Namus cinayetlerinde hep mağdur olmaktır.
Çocuğunu kendisi dövse de, sövse de, eleştirse de, terlik
fırlatsa da, babası eleştirince cüppesini kuşanmaktır.
Umudunu yitirmemek, çocukları için ayakta kalmayı
başarmaktır.
Erkenden yaşlanmaktır.
Bu topraklarda anne olmak dünyanın en zor işidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder