DOLAPTAKİLER
Boğulduğumu hissettiğim günlerden biri daha. Dolaplarım da benim gibi nefes alamıyorlardı kalabalıktan, yer yer örümcek ağlarından. O yüzden bu karantina günlerinde,
fırsat bu fırsat deyip, el atmaya karar verdim onlara. Rahatlarım
belki dolabımı boşaltırsam. Eskileri elden geçirirsem, yer açarım nefes almaya.
Kapağı açtığımda, üzerime yığıldı etekler, pantolonlar, gömlekler, Jean’lar.
Sonunuz geldi dedim onlara, hunharca güldüm sonra da.
Elime ilk geçen bir etekti. Kim bilir kaç yıl oldu seni giymeyeli,
dedim lacivert, yeşil ekoseli mini eteğe. Artık yer kaplama bu dolapta.
Sakın dokunma, diye bir ses duydum yanı başımda. Kim
konuşuyor ki diye bakındım etrafıma. Etek mi, etek konuşamaz ki… Saçmalama
dedim kendime.
Beni atamazsın, demez mi ince ve derinden bir ses yine.
Kaptırmışım. Neden atamazmışım, diye cevap verirken buldum kendimi.
Bir koklasana beni, dedi. Kokladım. Dolapta yıllardır
durmanın verdiği ağır rutubetli koku vardı üzerinde burnuma gelen.
Gözlerini kapatarak kokla şimdi, hadi bir daha lütfen, dedi yalvararak…
Oturdum yatağın üzerine. Kokladım bir daha ta içime kadar. Öğretmenlik yıllarım
geldi gözümün önüne. Öğrencilerim koktu burnumun direğine. Derse koşuyorum. Geç
kalmışım. . Üzerinde kaşeden ördekbaşı bir ceket. Vatkalar uçak pisti. Üzerimde lacivert yeşil ekose etek.Kulağımda gümüş halkalar. ŞMG Lisesinin
binlerce adıma bedel koridorları. Dersimiz kimya. Konumuz asitler bazlar. Amonyak kokusu genzimi yakıyor.
Öğretmenler odasından dibi karanlık, etrafı aydınlık mumların yanık kokusu geliyor burnuma. Sınavdaki öğrencilerin birer serçe yüreğine dönüşen kalp atışları kulağımda.
Açmaya çalıştım gözlerimi, nemden yapışmışlar açamadım. Mutlu oldun mu şimdi, dedim avucumdaki eteğe.
Buruşturup attım yatağın üzerine. Çıktım
yatak odasından.
Geçtim mutfağa, bir kahve içip kendime gelmeliyim, dedim.
Kavanozu açınca mutfağa yayılan kahve kokusu bile iyi geldi. Bir fincan alayım
dedim, attım elimi dolaba. Aa kulpu çatlamış, deyip kenara koydum bir tanesini.
Atamazsın beni, diye bir ses kulağımda çatlak çatlak. Bu
konuşan etek olamaz ki, o yatak odasında kaldı dedim.
Beni ayıramazsın ailemden, biz bir takımız, dedi bir de.
Fincan dile gelmiş konuşuyordu. Niye atmayacakmışım ki, bu sefer atacağım işte,
dedim inatla.
Hatırlasana benim bu eve gelişimi. En yakın dostun Melis
getirmişti bizi bu eve taşındığınızda. Bu evi ne zorluklarla almıştınız.
Taksitleri ödeyebilmek için kocan ikinci bir işe girmişti. Arabanıza benzin
bile alamamıştınız uzunca bir süre. İşte o zorluklarla aldığınız eve ilk gelen
eşya bendim. Daha koltuklarınız, giysileriniz, çocuğunun oyuncakları gelmeden ben gelmiştim Melis’in ellerinde.Beni atarsan Melis ne der sana. Unutma o gitti ama seni izliyor
yukarıdan. Üzülmez mi acaba? Hem sonra sana ne kadar uğurlu gelmiştim. Her
falında bir bir anlatmıştım neler yaşayacağını. Kızının sınavı kazanacağını ben
müjdelemiştim sana. Yollar çıkardım ucu açık, tatillere gönderdim seni. Kardeşinin çocuklarını
ben müjdelemiştim. Kırmızı spor araba alacaksınız, demiştim de inanmamıştın.
Hangi dolaba açsam, dile gelmeye başladı bütün eşyalar. Gömleği,
pantolonu bülbül kesildi. Sehpanın üzerindeki minik Çin porseleni vazo, unutma
babaanneni dedi, gümüş aynalar öğretmen arkadaşlarının hikâyesi…Çekoslavak malı pasta tabakaları , dokunamazsın bize, annenin çeyizinden kalmayız biz, diye
bağrışıyorlardı.
Beyaz şile bluz, balayında Çeşme'den almıştın beni, diye sızlanıyordu… Kitaplara asla
dokunamazsın, yasaklı. Hepsi belgelenmiş. Kimi İstanbul Mayıs 2017, kimi Bursa 2020,
kimi Antep 2019…İçinde minik notlar. Belki torunlarım okur diye…
Hepsi sırtıma binmiş, belim iki büklüm. Yüzlerce eşya susmuyor bir türlü. Kafam
dolmuş dolmuş ha patladı ha patlayacak. Binlerce anı sörf yapıyor çalkantılı beynimde.
Yeter, yeter diye bağırdığımı hatırlıyorum en son ambulansın
içinde, beyaz gömlek giydirirlerken.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder