Bu gece bu gece,
Uykusuzum, kederliyim, deliyim.
Yüzümde uzak sevgilerin
serin aydınlığı,
Durmayalım şehir şehir,
yıldız yıldız karanlıkta,
Bu gece ölmemeliyim. F.H.Dağlarca
***********************
BU GECE ERDEK...
***********************
BU GECE ERDEK...
Erdeğin bu
halini seviyorum bencilce. Gecesini, sadece benimmiş gibi olan saatlerini,
sadece ağaçlarla ben varmışım gibi olan halini. Sanki çay sadece benim için demleniyormuş
gibi olan halini…
Belki hemen
uykuya dalmamışlardır. Kimi ertesi günün programını yapmış, kimi geleceğe dair
hayaller kurmuş, kimi bu günün analizini yapmaya, kimi çok daha eskileri
deşmeye kalkışmıştır.
Pikesini
üzerine çekip pembe hayaller kuranlar deliksiz bir uykuya dalarken ve de pembe
hayalleri uykusunda bir bir karşısına çıkarken,
İşte
bazıları rüyalar ile gülümserken, bazıları ise kâbuslarla boğuşurken ya da
bazıları sivrisinek peşinde koşarken ya da bazıları elinde bir kitap, cümleleri
tekrar tekrar okurken,
Bencilce
severim ben çay bahçelerini, gece yarısından sonra, yarı uykulu…
Uykuya
direnenler vardır bu saatte, senin gibiler vardır çay bahçelerinde.
Rüzgâr bile
gitmiştir yuvasına, uzaklara… Uzaklara dalıp gitmişleri, belki de bir sigara
yakmış olanları,ve de uykuya direnenleri rahatsız etmemek adına…
Yakamozların
her biri denizin üzerinde kıpır kıpır, aynı senin gibi uyumamışlar, gitmemişler
yataklarına.
‘’Bir çay daha ister misiniz? ‘’ Sessizce
sorar bu soruyu gece yarısı çay bahçesinin garsonu, o da rahatsız etmek
istemez, yakamozlarla başlattığın sohbeti bölmek istemez.
Yakamozlar
dert yanar sana, balıklardan, sandallardan kendilerini ayışığı sanan
insanlardan,’’ biz denizlerin ateşböceğiyiz’’ der bir sır verircesine sana.
Sen de
anlatırsın ona, ormandaki ateşböceklerini, biraz da kendi dertlerini, yarına
dair ümitlerini,
Tam
dalmışken sohbete,
Hafif bir
ürperti uzaklaştırır sohbetten seni,
Şöyle bir
bakarsın etrafına,
Çevrende
uykuya direnenlerin sayısının gittikçe azaldığını fark edersin,
Israrla
uykuya yenilmek istemezsin yine de,
Yarını
düşününce, yine bir ürperti duyarsın bedeninde,
Uyumak
istemezsin, sanki uyumadıkça yarın olmayacak sanırsın,
Ama bilirsin
ki yarından kaçamazsın,
Şimdi geceye,
gecedeki sessizliğe, sessizliğin içindeki
yakamozların sana ‘’gitme ‘’diye seslenişine,
veda etme vaktidir.
Saat
1.51dir.
******************************************************
Sen geceyi tutuyorsun… Ben
nöbetini..
Uzak dağ kışlalarında,
Görmüyoruz birbirimizi…
Usul usul sis iniyor,
Kopmuş yollara.
Işığı hafif… Uykusu ağır
koğuşlarda üzerini örtüyorum senin,
Bir çığ gibi büyüyorsun
rüyalarımda.
Sevgilim sevgilim,
Yıldızları daha
büyüktür bazı gecelerin,
Nöbet kadar yalnızken
öğreneceksin bunu da… M.Mungan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder