BENİM BALONLARIM
VARDI.
Benim balonlarım
vardı,
Onları kimler
aldı,
Mutlu bayramlar
vardı,
Kimbilir nerde
kaldı?
Çocukluğuma
ait bayramlar ile ilgili duygularımı tam
olarak hatırlayamasam da bazı kareler canlanıyor bayram deyince, gözümün
önünde.
Mendil veren
büyüklerden hoşlanmazdım, galiba hiçbir çocuk da hoşlanmazdı. Para veren
büyükler makbuldü büyük bir ihtimalle.
Sonra köye dedemlere gitmek, teyzeler,
yeğenler kocaman bir aile olarak bir yer sofrasında mis gibi gerçek tavuk kokan,
gezen tavuk ile ya da bir ördek ile
yapılmış anneanne mantısı yemek, gece bir odada birçok kişi beraber yatıp,
sohbetler etmek, kıkırdayıp gülüşmek.
Bir gün önce
hep beraber olduğun kişilere, ertesi gün sabah tekrar el öpmeye gitmek.
Karşı komşumuz
havalı kadın Meserret teyzemde kahve yanında likör içmek.
Sonra Enver
Çinko amcamıza gittiğimizde evden kaçarak yüzme yarışmasına gittiğini, Tuna
nehrini nasıl yüzerek geçtiğini, nasıl madalya kazandığını, babasından nasıl
dayak yediğini anlatmasını beklemek, on yüz kere dinlesek de, her ayrıntısını bilsek
de. O ayrılsa da aramızdan anısını hala anlatmak onun ağzından,
Amcamın her
misafirle kahve içişini, bu 15. Kahvem deyişini hatırlamak,
Babacığımın
ille de ''her bayram yeni bir şey alınır adettendir'' deyip, en azından yeni bir
çorap alışını, televizyonda bayram sabahı çalan çiftetelli ile şöyle bir
dönüvermesini, Erolcan ile sabah kahvelerini içmelerini hiç unutmamak, o gittikten sonrada bayramları hep bir eksik yaşamak, bir daha da bayramlardan aynı tadı alamamak...
AH, işte…
Biz çocuktuk,
bayramlar da çocuktu, çocuk gözümüzle,
çocuk aklımızla yaşadığımız bayramlardı, o bayramlar. Çocuk olunur da mutlu olunmaz mı hiç? İşte, aynen öyle, buram buram mutluluk kokan bayramlardı o
bayramlar.
Büyüdükçe
çocuk gözünü kaybediyor ya insanlar, bayramlarda büyüyor belki de, gözümüzün önünde. Eskiyor bayramlar, neşesini
yitiriyor belki de, aynı insanın kendisi gibi.
Bayram
ziyaretleri işkenceye dönüşüyor, kaçmak istiyor belki de uzaklara. Ya da yoğun bir
iş temposundan sonra hak ediyor bu kaçışları da. Zaman değişiyor, şartlar
ağırlaşıyor, insan insana ağır geliyor, kapılar yüzümüze kapanıyor, bayramların
tadı kalmıyor. Reklamlarda izleyince çocuğunu bekleyen anne babayı görünce
duygulanıp, sanki kendimiz başka
bir gezegende yaşıyor gibi gerçek hayatta bunları unutuveriyor.
Bizler hep
eski bayramlarda yaşayacağız,
Ananemizin gezen
tavuklu mantısını,
Annemizin ciğer
sarmasını,
Halamızın cigarasını,
Babamızın
çiftetellisini
İlla ki, o eski bayramların tadını arayacağız.
Gidenleri hoş bir seda ile anıp,
Yanımızda olanlara sımsıkı sarılacağız.
İlla ki, o eski bayramların tadını arayacağız.
Gidenleri hoş bir seda ile anıp,
Yanımızda olanlara sımsıkı sarılacağız.
Ama ama...
''Acaba biz
çocuklarımıza bizi hatırlatacak anılar bırakabiliyor muyuz?
.......
Hani ya o özlem, hani ya o tad?
ne dışım kaygusuz, ne içim rahat,
haftalar öncesi her gün, her saat,
babamdan sorduğum bayramlar hani? A.Karakoç.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder