27 Şubat 2021 Cumartesi

 

 

BİR EVLENME TEKLİFİ HİKÂYESİ

Boğaz kıyısında şık bir balık lokantasındaydılar. Kumral saçlarını ensesinde toplamıştı genç kadın. Kocaman halka küpeleri ile İspanyol kızlarını andırıyordu. Karşısında bir günlük sakalı ile çok çekici görünen adam, önce kadehinden bir yudum aldı,  ayağa kalktı ve cebinden küçük siyah kadife bir kutu çıkarıp bütün müşterilerin duyacağı bir sesle,  ‘’benimle evlenir misin? ’’  deyip hareli gözlerine baktığında içinde kaybolduğu kadının önünde diz çöktü. Restorandaki insanlar kafalarını onlara çevirdiler.

Genç kadın tam tabağındaki lüferi parçalamaya çalışıyordu o ara, eli ayağına dolaştı, bıçağı kaydı elinden balıkla beraber düştü masanın altına. Lüfer ölü gözlerle küskün küskün baktı kadına. Deminden beri masaların ayakları altında bana da bir şey çıkar mı ki diye, umutla gezinen kara kedicik yerdeki balığı görünce kıs kıs güldü, bıyıklarını titretti. O bıyıklarını titretirken ileride pusuya yatmış sarı sarman hiç beklemeden fırlayıp kaptı balığı. Kara kedi ‘’Miyav ‘’ diye kovalamaya başladı sarı sarmanı. Garsonun ayaklarının arasından geçmeye kalktı. Tepsideki mezeler, kadehler beş şiddetinde bir deprem oluyormuşçasına kristal taşlı avize gibi sallandılar, şangırdadı bardaklar ve de devrildiler sonunda.  Garson neye uğradığını şaşırmış zavallı bir halde dizlerinin üzerinde toplamaya kalktı kırılan bardakları, tabakları. Bir cam parçası elini kesti boydan boya, kırmızı mahcup kanı damladı her yere.  Garsonu o halde gören pamuk saçlı,   kırmızı kepçe kulaklı babacan bir adam, ‘’ben doktorum, bana bırakın, ‘’diye koştu. Bir yandan da  ‘’Su, sıcak su getirin, sıcak su ‘’ diye bağırıyordu.   Yanındaki arkadaşı,  ‘’sıcak suyu ne yapacaksın, doğuran mı var, ‘’ diye uyardı adamı. ‘’Tuh, ‘’ deyip kırışmış lekeli ellerinin arasına başını alıp çöktü yere. Arkadaşı yaşlı doktoru kaldırıp götürdü masasına. Sırtını sıvazlayarak ‘’Sen çok iyi bir doktordun, ‘’ diye teselli ettiler. Lobideki mini lacivert etekli, üzerinde beyaz gömleği bulunan hokka burunlu kız koştu garsonun yardımına. Getirdiği havlı ile sardı kıvırcık siyah saçlı genç garsonun elini.   Çocuk acısını unutmuş, yeşil otlaklara dönmüştü gözleri,  kalbi ise ince zarif ellere takılmış heyecandan zor nefes alıyordu şimdi. Elleri birleşmiş öylece bakıp kaldılar, bıraksalar sonsuza kadar yaşarlardı oracıkta. Olanları usulca uzaktan izleyen saçlarını geriye doğru jöle ile yapıştırmış ve de arkada at kuyruk yapmış şef garson kızın ellerini genç çocuğun ellerinde görünce siyah boncuk gözlerini kıstı,  ince dudaklarını ısırdı.  Yanlarına gitti ve hemen olaya el koyup okkalı bir fırça attı. ‘’Dikkatsiz, misafirlerimizi rahatsız ettin. Kovdum seni  ‘’  diye azarladı. Ama gençlerin umurunda bile olmadı.  Cam kırıklarını toplamaya çalışırlarken dudaklarından taşan minik gülücükler kalplerine battı. Yaşlı doktor arkadaşlarına eski anılarını, dünyaya getirdiği bebekleri anlatacaktı ki,  herkesin gözünün evlenme teklifi yapan adamın masasında olduğunu gördü.  Çatallar ellerde donup kalmış, gözler minik kutuda kilitlenmişti.   Kalktı ayağa ‘’ eee, hadi ama ver artık cevabını kızım  ‘’ deyince evlenme teklifi alan kadın olanların şaşkınlığından kurtulup, ‘’ EVET,’’  diye bağırdı.  Sarı sarman uyumaya hazırlandığı köşede bıyıklarındaki lüfer kalıntıları bir güzel yaladı. Titrek bıyıklı kara kedi ise bir taraftan karnı guruldarken bir umutla yine pusuya yatıp saklandı.  Yeni mezeler, yeni kadehler,  dumanı tüten tabaklar geliyordu sıra sıra.  Yaşlı doktor ‘’ oh be’’ deyip anılarını anlatmaya başladı sonunda arkadaşlarına.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder