9 Nisan 2019 Salı

BİR AŞK HİKAYESİ VE İMAMOĞLU






BİR AŞK HİKÂYESİ VE İMAMOĞLU  

En sevdiğim parçalardan biriydi, Kayahan’ın ‘’Bir Aşk Hikâyesi’’ parçası. Özellikle son bölümde bir öykü havasında anlatırdı ya Kayahan’’ hatırlar mısın akşam olur, mumlarımızı yakardık, sen kokunu sürerdin, oda sen kokardı, olmadık şeylere güler, durup dururken ağlardık’’ Tam bana göre idi yani.

Seçimler yaklaşmaya başlayıp da, partiler meydanlara indiğinde, parti arabaları bangır bangır başladılar bağırmaya. AKP konvoylarında duyduğumda bu parçayı, ‘’ ahh, benim parçam’’ dedim. Ama sonra da ekledim kendi kendime ‘’ yanlış parça seçmişler bu sefer ’’ diye.

Birincisi, aşk hikâyeleri mutlu son ile bitmezdi.
İkincisi Kayahan ‘’bizimkisi bir aşk hikâyesi, siyah beyaz film gibi biraz’’ diyerek artık eskidiklerini, yıprandıklarını söylüyordu.
Üçüncüsü de  ’hiç üzülme, ağlama, sen gülümse daima’’ derken de teselli cümlelerini şimdiden sıralıyordu…

Tam da bu yüzden seçimin sonunu tayin etmişlerdi daha baştan sanki kaderin bir oyunu olarak…

Aynı şarkının sonu gibi, seçimin sonu da Cumhur ittifakı açısından hüsran ile bitti.

Herkes biliyordu, hepimiz biliyorduk, İstanbul da vitrinlerde sepetlerde uyuklayan kediler, mağaza kapılarında huzurla yayılmış köpekler, simitleri daha havada iken kapan martılar da biliyordu. İstanbul’da seçimleri İMAMOĞLU diye bir adam kazanmıştı.

Erdoğan’ı seven kadın da biliyordu, beraberce çıktıkları balkonda kocasının sırtını okşuyordu, destek olmak için, ya da onu vatan gibi belleyen halk da biliyordu,  büyü bozulmuştu ve İstanbul’da kaybetmişlerdi.
Ama neden kaybetmişlerdi acaba? Şarkı seçimleri gibi söylemleri de yanlış mıy dı ki?
Romantik bir aşk şarkısı ile başladıkları mitinglerini ‘’ terörist bunlar’’ ile sonlandırıyorlardı. Halkın yarısından çoğunu dalga geçerek ZİLLET olarak tanımlıyorlardı. Halk miting şarkısı ile tam romantik bir ruha bürünecekken, gerek Bahçeli, gerek SOYLU, gerek Erdoğan’ın söylemleri ile birden sanki savaşa gidecek gibi öfkeli bir hale bürünüyorlardı.  Halkla böyle oynadılar işte. Tanzim kuyruklarına VARLIK KUYRUĞU deyip, onlara gayet gönülden, gönül tellerinden inanan insanlarla dalga geçebilme cüretini bile buldular içlerinde… Kendilerine ne ters geldiyse komplo dediler, ne hoşlarına gitmediyse kurmaca dediler. .Gezi olayları komplo, dolar yükselmesi komplo, yolsuzluk iddiaları komplo, tapeler komplo…

Medya sansürlü, ellerindeydi. 2018 seçimlerinde oyların %11, 7'sini alarak 67 milletvekili çıkaran ve AKP’nin korkulu rüyası olan bir muhalefet partisinin lideri ve milletvekilleri hapisteydi, birçok belediye başkanı yerlerinden edilmiş yerlerine kayyum atanmıştı. YSK Başkanı’nın özel bir kanunla süresi uzatılmıştı, o da onlarındı.  twit atanlar bile korku içindeydi bu dönemde.

İşte bu arada Beylikdüzü’nün başarılı genç belediye başkanı, bizim hiç te tanımadığımız bir adam sürülüverdi meydanlara. Koskoca Türkiye’nin başbakanlığını yapmış! Binali Yıldırım’ın, ama aslında ipleri elinde tutan adam olan Tayyip Erdoğan’ın önüne. Kurtlar sofrasına atılmış gibiydi Ekrem İmamoğlu, sanki yapayalnız.

Ama sıcacık söylemleriyle kavrayıverdi ülkenin insanlarını İMAMOĞLU,  Kılıçdaroğlu’ nun kavgasız üslubunu, daha da yumuşatarak ileriye taşıdı. Hakaret etmedi, aşağılamadı, oy vermeyeceğim diyenlere sarıldı, ‘’ verme amcacığım, o oy seninle Allah’ın arasında’’ dedi. Sanırsınız ki sevgi böceği, aşk kelebeği idi bu genç adam. Bizimkisi bir aşk hikâyesi diye bağırsa aslında ona inanılırdı.

Onun, yani İmamoğlu’nun temsil ettiği MİLLET İTTİFAK’ ı ise şöyle seslendi halka:
Martın sonu bahar,
Dertlere derman var
Mührü bas altı oka
Huzur dolu yarınlara

Kısaca iki zıt söylem dolaştı meydanlarda.
Bir taraf terörist, dedi, defolun bu ülkeden, dedi… Bize oy vermezseniz güneydoğu kana bürünür, dedi. Ağızlarından kan damladı kan.
Bir tarafta ise ağızlardan bal damlıyordu bal.  Halkın yıllardır unuttuğu pozitif bir dil kullanarak, gönülleri kazanarak, kalpleri kırmadan bir seçim kampanyası yapıldı. Biz bu ülkenin insanlarıyız, öteki yok dendi…

Ve de yıllardır özlediğimiz barışçı, yumuşak, germeyen siyaset kazandı.

Kendisi ile yan yana anılmaktan korkulan, oyları ile geleceği belirleyeceği için hapishanelerde tutulan Demirtaş ise, son gün yine yapacağını yaptı,  iktidara golünü attı. ‘’ sandığa gidin, bu faşizan yönetime karşı oylarınızı kullanın’’ dedi.

Ve Türkiye’nin kalbinin attığı, soluk aldığı, beslendiği, yaşam kaynağı İstanbul geldi sonunda.
CHP seçmeni her seçimdeki hayal kırıklığını yaşamadı, beraber olurlarsa, çalışırlarsa bir şeyleri değiştirebileceklerine inandı. En güzeli de bu oldu. Sanırsınız ki İstanbul boğazındaki balıklar su yüzüne çıkıp umut soludu.

Şimdi bakmayın siz bu tepinmelere, ağlamalara, suçlamalara. Tabi ki oyları saydıracaklar, tabi ki zor kabullenecekler. Mesele BEKAA, MİLLET, VATAN, HALK değil, kısaca PARA’ dır. Tügva, türgev, Ensar, Okçuluk Vakfı gibi vakıflara akıtılan para 842 milyon lira olarak gazetelerde yer almaya başladı. İktidarın, Erdoğan ailesinin, sermaye sahiplerinin ve kurumların girift ilişkileri sergileniyor yavaş yavaş. Bu girift ağdan yüzlerce, binlerce kişi nemalanmaktadır. Kolay mı böyle bir kurumu teslim etmek? Nereye el atılsa parmak izi kaynıyor. Tabi ki sancılı olacak, tabi ki acılı olacak.

Oylar mı sayılacak, sayılsın.

Seçimler mi tekrarlanacak, tekrarlansın.

Ya hile ile alırlarsa seçimleri tekrar, diye korkuyor musunuz, korkmayın,  alsınlar…

Dünya, Türkiye, sokaklar, meydanlar, martılar, karşı köşedeki bakkal amca, tanzim kuyruğundaki emekli Ayşe Teyze, kara kedi,  ayağı aksayan sarı köpek, emziği ağzındaki bebek, kapalı kapılar ardında izleyen gözler bile biliyor ki İMAMOĞLU KAZANMIŞTIR.  Gerisi teferruattır.


2 yorum:

  1. Gerçek aşk hikayesinin anlatıldığı bloğuma gelirmisiniz lütfen https://neguzelask.blogspot.com/2019/09/sen-dusuyorsun-aklma-apansz.html

    YanıtlaSil
  2. Beğeni Satın Al seçeneğiyle https://dambadijital.com.tr/, Instagram'da içeriklerinizin daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayarak marka bilinirliğinizi artırabilirsiniz.

    YanıtlaSil