KOMÜNİST
BAŞKAN
Ekranlarda
şarkı yarışmalarında hep dikkatimi çekerdi. Suratına çatal bıçak fırlatılıp,
ülkeden adeta kovulan ve de yurt dışında ölen, vatanına gömülemeyen Ahmet Kaya
eserleri en çok beğeniyi alırdı. En çok alkışlanan, en çok tekrar tekrar
çalınan. Oysa o koltuklarda oturan gençlerin büyük bir çoğunluğu muhafazakâr,
hemen hemen hepsi milliyetçi idi. Ama sanat işin içine girince verilen eserler göz
ardı edilemezdi işte. ‘’EZDİRMEM SANA KENDİMİ, GÖVDEMİ YAKAR GİDERİM, BEDDUA
ETMEM ÜZÜLME, KAFAMA SIKAR GİDERİM’’ diye hep beraber söylerlerdi.
Sezen AKSU’
nun şarkılarının kimde bir hikâyesi yok ki.
‘’ SENDE BENİM HATALARIMDAN BİRİSİN’’ demeyen insan var mı ki? Bir ara ‘’
yetmez ama evet ‘’ deyiverdi Sezen de. Kadın iflah olmaz romantik, güzel şeyler
söyleyenin peşinde koşan kadın. Kaç kişiye kandı, kaç aşk yaşadı, kaç evlilik… Birçok
kesim tu kaka ilan etti onu. Ama yine AH, İSTANBUL, deyiverince eşlik etmeden de
duramadı.
Nazım
Hikmet, bir kez gün yüzü görememiş yazarlarımızdandı. Siyasi düşünceleri
nedeniyle defalarca tutuklanmıştı, sürülmüştü. En sonunda da Moskova’da
ölmüştü. Oysa "DÖRT NALA GELİP UZAK ASYA'DAN DAKDENİZ'E BİR KISRAK BAŞI GİBİ UZANAN BU MEMLEKET BİZİM" Dizelerini sonradan sürgündeki mezarı başında
her türlü siyasi görüşün lideri okudu. Çünkü eserleri gerçekti, edebiydi ve
ebediydi.
Türkçülük,
Turancılık akımının önemli bir temsilcisi olan Nihal Atsız fikirleri ile
büyümüş bir delikanlı ‘’Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının anlatıldığı Darağacın ’da üç Fidan’ı okudum. Çok etkilendim.
Vatanlarını ne kadar da çok seviyorlarmış’’ dedi bana bir gün. Sonra da ekledi ‘’
Atsız da seviyordu ama ‘’. Nasıl da
özetliyordu olayı basitçe, içinde büyük bir felsefe barındıraraktan.
İdeolojiler
farklı olabilir tabi ki, vatan sevgisi ise bambaşka bir şeydi. Vatan sevgisi,
millet olma duygusu neydi ki? Birlik olmaydı, beraberce üretmekti, üretileni paylaşmaydı ve bir
arada mutlu olabilmekti, ötekileştirmeden yaşamayı başarabilmekti belki de.
Bu ülkeyi ben daha çok
seviyorum, lafı boş laftı, anlamsızdı. İcraatlar göstergeydi , eserler ise
sevginin karnesiydi.
Yukarıda saydığımız
kişiler kendi alanlarında üretmişti ve de bu ürettikleri eserleri sevmişti insanlar, o eserlerde kendilerini bulmuşlardı. Hangi görüşten olurlarsa
olsunlar, hangi ideoloji ile anılsalar da şarkıları, sözleri, şiirleri ile insanların gönlünü kazanmışlardı.
İşte bu
günde bir politikacı var meydanlarda. Alışık olmadığımız tarzıyla kalpleri
fethediyor. Tıpkı Ahmet Kaya gibi, tıpkı Sezen gibi, Nazım Hikmet gibi
eserleriyle sevdiriyor kendini. Her kesimden vatandaş alkışlıyor onu, bravo diyor, takdir ediyor. Belki de unuttuğu bir takım değerleri görüyor onda. Hatırlıyor sayesinde insan olmanın değerini.
Dersimli, komünist
başkan, dediler ona. Aylardır izliyorduk icraatlarını birer birer.
Yaptıkları, ürettikleri her
yerdeydi. Görüyorduk, hayal değildi, masal değildi, cek cak değildi, gerçekti.
Önce
odasının kapısını söktürmek olmuştu ilk icraatı. Kapalı kapılar ardında imar
pazarlıkları yapmayacaktı zira adam.
Makam
arabası bulunmayan nadir başkanlardandı. Fasulye, nohut, bal üretiyor, kooperatifler
kurarak bütün ülkeye satmaya çalışıyordu. Elde ettiği gelirleri ile öğrenci okutuyordu. Bedava ulaşım
diyordu, ama bedava su diyemiyordu,
çünkü devlet baba halka bedava su vereni cezalandırıyordu. Halkı, özellikle
çocukları meclise taşıyordu. 10 BİN kitaplık bir belediye kütüphanesi kurdu. Bir
saat kitap okuyana, bir saat bedava bisiklet turu kampanyası başlattı. Maaşının
bir kısmını öğrencilere dağıttı. Belediye gelir ve giderlerini belediye
binasının kapısına astı.
Hiç
ideolojisini duymadık, komünizm demedi, dine dokunmadı, bayrak sallayıp
gezmedi, halkının suratına dalga geçer gibi çay fırlatmadı. Vatandaşlarına adi,
terörist, şerefsiz demedi. Bekaa, Bekaaa diye bağırıp gezmedi. Çünkü
kendinden emindi, beka sorunu yoktu kendisinin, işi gücü vardı adamın, o meşguldü, halka hizmetti onun sorunu.
Nasıl yapıyosun, diyenlere, '' çok kolay abi, çalmazsan, çırpmazsan oluyor'' dedi.
İster komünist olsun,
ister sosyalist, ister muhafazakâr, ister milliyetçi muhafazakâr, ister
demokratik sol, ister Kemalist, hepsi boş laf…
Eserlerin
nerede? Göster bize.
Gönülleri
fethetmek zor değildir belki de.
Dürüst olacaksın, adil olacaksın, üretici olacaksın, çevreni
kayırmayacaksın, şeffaf olacaksın....
Komünist
başkan gibi. Ne kadar basit değil mi?
Bu kadar
basit işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder