BU ARALAR…
Kendimi
ifade etmekte zorlandığım günler yaşıyorum bu aralar.
Ta ki medya
maymunlarından birinin, sahibi olduğu papağanını boğazlıyorken gördüğüm ana
kadar ve de,
‘’sarı
yeleklilere özenen varsa bedelini çok ağır ödeyecek, sarı yeleği giyenler
çıplak yatmayı göze alacak’’ D.Bahçeli
‘’hele çık
meydanlara, dar ederiz dünyayı sana''R.T.Erdoğan
diyordu ya birileri.
Ben bir papağandım, ve onlar bu sözleriyle beni boğazlıyorlardı.
diyordu ya birileri.
Ben bir papağandım, ve onlar bu sözleriyle beni boğazlıyorlardı.
Tam da buydu
işte, ruh halim ve de hissettiklerim. ,
Nefes alamıyor, beynime kan pompalanmıyor ve de düşünemiyordum sağlıklı bir biçimde.
Nefes alamıyor, beynime kan pompalanmıyor ve de düşünemiyordum sağlıklı bir biçimde.
Harfler bir
türlü birlik ve beraberliği sağlayamıyor, kelimeler yan yana dizilmiyor, devrik
bile olsa cümleler kurulamıyordu. Düşünceler dudaklarımdan bir türlü dökülemiyordu, ne de geri gidiyorlardı, yutulmuyorlardı.
Ama bir ses
de uzaklardan fısıldıyordu kulağıma :
‘’sonra oturup hüngür hüngür ağlasam. Boş
geçirdiğim, bağırmadığım, sustuğum
günlere’’ S.F.A
Ya,Sait Faik gibi olursam, sonra pişman olup hüngür hüngür ağlarsam.
Ya,Sait Faik gibi olursam, sonra pişman olup hüngür hüngür ağlarsam.
Susmamın
nedeni ya da cümlelerin bir türlü dudaklarımdan dökülememesinin sebebi sadece
boğazıma yapışan eller, sarfedilen tehditkar sözler değildi.
Kendime
başka teşhisler de koymuştum. Tüm Türk halkı gibi, komşudan, internetten,
sağdan, soldan.
Evet, evet,
ben öğrenilmiş çaresizlik yaşıyordum. Ve bu gerçekten çaresiz olmaktan daha da
kötü bir durumdu.
Balinayla
deney yapmış ya bilim adamları, bilirsiniz siz de. Küçük balıklar ile arasına
bir cam bölme koymuşlar balinanın. Balina büyük cüssesiyle küçük balıklara
doğru gittikçe bölmeye çarpmaya başlamış. Bir çarpmış, iki çarpmış, sonra da
bölmeyi aşamayacağını anlamayıp vazgeçmiş, küçük balıklardan. Bir süre sonra bölmeyi
kaldırmışlar, ama balina artık pes ettiği için bölmenin kalktığının farkına
bile varamamış.
Öğrenilmiş
çaresizlikti işte bizim durumlar.
Kelimeler
yan yana gelse ne olacak,
Düzgün cümleler
kurulsa ne değişecek,
‘’portakal en sevdiğim meyve ‘’ desem kim duyacak,
eğer bir işe yaramayacaksa,fikirlerimizi söylemek, okları üzerine çekmek niye...
''Kim duyuyor, kulak veriyor ki,''
''nasıl olsa bir şey değişmeyecek.''
Kısacası,
eğer bir işe yaramayacaksa,fikirlerimizi söylemek, okları üzerine çekmek niye...
''Kim duyuyor, kulak veriyor ki,''
''nasıl olsa bir şey değişmeyecek.''
Kısacası,
Öğrenilmiş
çaresizlik sarmış dört bir yanımızı…
‘’Sustu…konuşmak gereksizdi. Bundan sonra
kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu, anlamazlardı’’ Y.Atılgan
Susma...!
YanıtlaSil