19 Aralık 2018 Çarşamba

BU ARALAR




BU ARALAR…

Kendimi ifade etmekte zorlandığım günler yaşıyorum bu aralar.

Ta ki medya maymunlarından birinin, sahibi olduğu papağanını boğazlıyorken gördüğüm ana kadar ve de,

’sarı yeleklilere özenen varsa bedelini çok ağır ödeyecek, sarı yeleği giyenler çıplak yatmayı göze alacak’’  D.Bahçeli

‘’ haddini bil, haddini, haddini bilmezsen, patlatırlar enseni’’R.T.Erdoğan

‘’hele çık meydanlara, dar ederiz dünyayı sana''R.T.Erdoğan
diyordu ya birileri.

Ben bir papağandım, ve  onlar  bu sözleriyle beni boğazlıyorlardı.

Tam da buydu işte, ruh halim ve de hissettiklerim. ,
 Nefes alamıyor, beynime kan pompalanmıyor ve de düşünemiyordum sağlıklı bir biçimde.

Harfler bir türlü birlik ve beraberliği sağlayamıyor, kelimeler yan yana dizilmiyor, devrik bile olsa cümleler kurulamıyordu. Düşünceler dudaklarımdan  bir türlü dökülemiyordu, ne de geri gidiyorlardı, yutulmuyorlardı.

Ama bir ses de uzaklardan fısıldıyordu kulağıma :
’sonra oturup hüngür hüngür ağlasam. Boş geçirdiğim, bağırmadığım, sustuğum günlere’’ S.F.A

Ya,Sait Faik gibi olursam, sonra pişman olup hüngür hüngür ağlarsam.

Düşüncelerimi kelimelere dökemezsem,  susarsam  pişman olabilirdim yani….

Susmamın nedeni ya da cümlelerin bir türlü dudaklarımdan dökülememesinin sebebi sadece boğazıma yapışan eller, sarfedilen  tehditkar sözler  değildi.

Kendime başka teşhisler de koymuştum. Tüm Türk halkı gibi, komşudan, internetten, sağdan, soldan.

Evet, evet, ben öğrenilmiş çaresizlik yaşıyordum. Ve bu gerçekten çaresiz olmaktan daha da kötü bir durumdu.


Balinayla deney yapmış ya bilim adamları, bilirsiniz siz de. Küçük balıklar ile arasına bir cam bölme koymuşlar balinanın. Balina büyük cüssesiyle küçük balıklara doğru gittikçe bölmeye çarpmaya başlamış. Bir çarpmış, iki çarpmış, sonra da bölmeyi aşamayacağını anlamayıp vazgeçmiş, küçük balıklardan. Bir süre sonra bölmeyi kaldırmışlar, ama balina artık pes ettiği için bölmenin kalktığının farkına bile varamamış.  

Öğrenilmiş çaresizlikti işte bizim durumlar.

Kelimeler yan yana gelse ne olacak,

Düzgün cümleler kurulsa ne değişecek,

‘’portakal en sevdiğim meyve ‘’ desem kim duyacak,

eğer bir işe yaramayacaksa,fikirlerimizi söylemek, okları üzerine çekmek niye...

''Kim duyuyor, kulak veriyor ki,''

''nasıl olsa bir şey değişmeyecek.''

Kısacası,

Öğrenilmiş çaresizlik sarmış dört bir yanımızı…

’Sustu…konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu, anlamazlardı’’ Y.Atılgan



1 yorum: