22 Aralık 2018 Cumartesi

AYNI POTADA ERİYENLER: CHP VE AKP'LİLER



  


 




                    

AYNI POTADA ERİYENLER: CHP VE AKP’ LİLER

İki ayrı dünyanın insanıydılar. CHP’ ye oy verenler ve de AKP’ ye oy verenler.

Aynı potada erimişlerdi gerçi,

Aynı acılarda canları yanmış,

Aynı geçim sıkıntılarını çekmiş,

Aynı anda öfkelenmiş,

Aynı anda gözyaşı dökmüşlerdi çocuklarının tacizine ve de ölümlerine,

Aynı anda sinir olmuşlardı halkın parasını haksızca cebini indirenlere,

Aynı, hızlı veya yavaş fark etmez, aynı trenlerde kazaya kurban gitmiş,

Aynı maden ocaklarında karanlıklarda ışıksız kalmış,

Aynı yağmurda sel baskınına uğramış ve sürüklenmişlerdi hayatları boyunca.

Bir özellikleri daha aynıydı. İki tarafta yer alanlar vazgeçemiyorlardı kolay kolay sevdiklerinden, gönül verdiklerinden, partilerinden.

Birisi partisinin 6 Ok’undan, diğeri de partisinin başındaki liderlerinden.

CHP’ li seçmen, yani 6 Ok’tan birisi olan HALK,
Laikliğe, Devletçiliğe, Devrimciliğe, Milliyetçiliğe ve Cumhuriyetçiliğe gönül vermişti.


Ama şanssızdı, bu altı Ok’un tamamını gerçek anlamda uygulayacak bir lidere sahip olamamıştı bir türlü partisi.

Önce CHP’ li seçmene batırdılar okların sivri ucunu. CHP’ li seçmen acı çekti, okun battığı yerler kanadı da ‘’ahh’’ demedi yine de. 6 Ok’ a ve onun işaret ettiği ilkelere inanıyordu, kişilerle ilgisi yoktu.



Zira 6 OK büyüktü kişilerden, liderlerden, makamlardan, koltuklardan.

Öte yandan sembolü ister yanan bir ampul, isterse titrek bir mum olsun fark etmeyecek bir seçmen kitlesi vardı. Onlar için de güvendikleri, inandıkları Liderleri ERDOĞAN’DI önemli olan. AKP’li seçmen öyle sevdi, öyle güvendi, öyle inandı ki, onun kendilerini ve ülkelerini refaha taşıyacağına, ampul ya da mum önemli değildi, sembollerle işi yoktu onun, onların Liderleri vardı.


Tayyip Erdoğan büyüktü ampulden, sembollerden.


Böyle bir atmosferde ortalarda yalpalayan kitle ise en şanssız olanlardı.



Onların liderlerle işi yoktu, liderler gelip geçiciydi.

Onların sembollerle de işi yoktu. Çünkü sembollerin içini doldurmazsanız, gereğini yapmazsanız bir anlamı yoktu.

Öyle bir lider olmalıydı ki, kendisi bir gün çekip gitse bile, partisinin ilkeleri her daim halkı düşünecek ve ülkesinde barışı, huzuru, refahı sağlayacak,

Öyle bir parti olmalıydı ki, hangi lider gelirse gelsin, değişmez ilkeleri ülkeyi daima ileriye taşıyacak, vatandaşına huzur sağlayacak…

3 ayrı dünyanın insanıydılar, 783.562 km2lik vatan toprağında,

Aynı apartmanda,

Aynı okullarda,

Aynı işyerlerinde, fabrikalarda,

Aynı hastanelerde,

Hepsi de çok basit bir şeyin peşindeydiler. Mutlu olmanın.

Hepsi de çok masum bir şeyi hayal ediyorlardı. Çocuklarına savaşsız, barışçıl bir dünya bırakmayı.

Hepsi de korkmamak istiyorlardı, gelecekten korkmamak, güvende olmak.

Biri Liderine,

Biri partisinin 6 0K’ una gönül vermişti.

Ortada yalpalayan ise

‘’ dostum, dostum, güzel dostum,
Bu ne beter çizgidir, bu,
Bu ne çıldırtan denge,
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe ‘’H.H.Korkmazgil

 diye şiirler okuyor, dökülen yaprakları topluyordu. 




1 yorum: