OTOBÜS DURAĞINDAYDIK.
Canım anam ya. Hiç bıkmadan, usanmadan, yağmur, çamur
demeden kar, kış, sıcak bakmadan her gün çıkar şu otobüs durağına.
Bir gün bile aksatmaz işini. Bir gün bile hastayım diye
atlatmaz patronunu. ‘’ Sonra iş yeri sahibini zor durumda bırakmış olurum ‘’
diye düşünür. Sürüne sürüne de olsa
gider işine. Canım anam benim.
Şu otobüs durağının ağzı olsa da anlatsa. Otobüsü beklerken
çamur sıçratan lüks otomobilleri, hınca hınç dolu olup, almadan giden
otobüsleri, tek başına müzik dinleyerek otomobil kullanan insanları…
Hiç birinde gözümüz olmadı. Ne kıskandık, ne de öfkelendik. Şükreden
bir toplumun parçasıyız ne de olsa.
Babam öldüğünde, bir iş kazasında, annem o zaman çok isyan
etmişti sadece. Kaderine ve de bir kuruş bile tazminat ödemeyen babamın patronuna.
Ama ne yaparsınız ki bizim sesimizi duyan olmaz. Ya da duyarlar da duymazdan
gelirler.
Biz yıllarca anamla beraber bu durağa çıktık. O bulaşık
yıkamaya, ben okula. O nasıl işini aksatmadıysa, ben de okulumu hiç aksatmadım.Kimin çocuğuyum ben, anamın tabi ki.
Her sabah beraber
çıkardık evden. Ortaokulun sonuna kadar anacığım elimi de tutardı. Liseye
başlayınca, bıraktım anamın elini. Olur mu hiç, kızlar ne der sonra? Ana kuzusu
demezler mi? Oysa ana kuzusuyum ben aslında. Anacığımın bulaşıktan buruşmuş,
soğuktan çatlamış ellerini tutunca kendimi öyle güvende hissederim ki. Ama ne
yazık ki büyümek böyle bir şeymiş işte.
Bu sene tıp fakültesini kazanınca, anamı görecektiniz. Ben
korktum yaptıklarını görünce. Önce ağladı bağıra bağıra. Sonra güldü katıla
katıla. İnanmayacaksınız ama geçti aynanın karşısına, başladı göbek atmaya. En sonunda da çıktı
bahçeye, ilan etti dünyaya.
- _ Oğlum doktor olacak, oğlum doktor olacak.
Bir şey değişmedi aslında hayatımızda. Ben tıp fakültesine, o
yine bulaşığa. Ama doktor çıkınca, değiştireceğim onun hayatını. Oturacak
evimin başköşesinde, elini asla bulaşığa sokturmayacağım.
Nerede kaldı bu otobüs? Geç kalacağım okula.
Ah, şu oğlan okulunu bitirene kadar dayanabilsem. Bulaşıkhane
de bir buzdolabında gibi yaşıyoruz resmen. Ayaklarım suyun içinde, ellerim
bulaşıktan çıkamıyor bir türlü. Of, oğlumun okulu bitene kadar dayanmam
gerekiyor. Ne çabuk da bırakıp gittin bizi be adam? Ne acelen vardı öbür tarafa
gitmek için? Göçüp geldiğimiz, şu yaban ellerde, hem de bir başıma, bir yetimle
ayakta kalmaya çalışmak ne zordu biliyor musun? Ama nasıl dayandım, görüyorsun
değil mi? Kimseye yan gözle baktırmadım kendime, çocuğumu kimseye el açtırmadan
büyüttüm. Bak hele bak, doktor olacak oğlun. Onu ben yetiştirdim, ben.
Nerede kaldı bu otobüs? Geç kalacağım bulaşığa.
O da ne? Bir kamyon geliyor üstümüze doğru, çok hızlı, çok
hızlı, çok hızlı… Kaç anacığım kaç…
Kamyon üstümüze geliyor. Oğlum kaç buradan kaç…
Dur kamyon dur. Ben daha okuluma gideceğim.
Dur kamyon dur. Benim oğlum daha doktor olacak.
Kadın ellerine baktı. Yumuşacıktı, buruş buruş ellerinden
eser kalmamıştı.
Oğlan annesine baktı. Annesinin yüzündeki tüm o sert
çizgiler yok olmuştu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder