ÇİLE KADINIM ÇİLE
Dünyanın en fakir ülkelerinden olan Afganistan’da kadınların
durumu içler acısı. Yaşamın giderek zorlaştığı coğrafya da kadın olmak hiç de
kolay değil. Afganistan kadınlar için en tehlikeli ülke sıralamasında hep
birinci sırada.
Taliban’ın şeriat kanunlarını uyguladığı, ( kıyafet
zorunluluğu, yanında erkek olmadan ve saçlarını ve bedenini saklayacak şekilde
tamamen örtünmeden evden çıkması, kamusal alanda konuşması, bisiklet sürmesi,
ses çıkaran topuklu ayakkabı giymesi, yine yanında erkek olmadan sağlık
hizmetlerinden yararlanması… ) uymadıkları takdirde kırbaçlanmak, taşlanmak
gibi cezalar kadının kaderi olduğu bir ülke burası. Örn: 1996’da Taliban
savaşçıları oje süren bir kadının başparmağını kesmişti.
11 Eylül saldırılarından sonra 2001’de ABD öncülüğünde
kurulan koalisyon müdahalesiyle Taliban iktidardan uzaklaştırılınca kadınlar
özgürlüklerini ve toplumsal kazanımlarını kısmen de olsa elde etmişlerdi. 2010’lu
yıllarda iş gücü oranları % 22’ lere
kadar yükselmişti. Şimdi ise Taliban’ın dönüşüyle 20 yıldır elde ettikleri
kazanımları tehdit altında. Her ne kadar şu anda iktidarı ele geçiren
yöneticiler ortamı germeyecek, kadınların sahip oldukları hak ve özgürlüklere
dokunulmayacağını açıklasa da sahadaki davranışları bunu kanıtlamamakta.
Ülkenin ilk kadın belediye başkanı Zarifa G: ‘’ benim gibi
insanların peşine düşecekler ve beni öldürecekler. Bekliyorum.’’ Diye seslendi.
Afgan yönetmen Sahraa Kerimi : ‘’ hey, bu koca dünyanın insanları,
lütfen susmayın, bizi öldürmeye geliyorlar,’’ diye çığlık attı.
Kadına bu düşmanlık neden? Neden kadını kapatmak isterler
dört duvarın arasına? Saç telinden niye ödleri kopar? Ya da küçücük bedenlerden…
Taliban sadece Afganistan’da değil ki. Bütün dünyada. En
gelişmiş ülkeden en yoksuluna, tüm ülkelerde kadınlar; şiddetin, cinsiyetçi
uygulama ve "geleneklerin" her türlüsüne maruz kalıyor. Kadına
yönelik şiddet için uluslararası kuruluşların ortaya koyduğu veriler, bunun
dünyanın genel sorunu olduğunu açıkça gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafında
yayınlanan rapora göre, dünya genelinde her 3 kadından 1'i yani yaklaşık 736
milyon kadın fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalıyor. Almanya’da istatistik
bilgilere göre her dört kadından biri hayatında en az bir kez ev içi şiddete
uğruyor. Brezilya'da 2013'te yapılan bir çalışmada, tecavüz vakalarından "salgın"
olarak bahsediliyor ve her 11 dakikada bir kadının tecavüze uğradığı bilgisine
yer veriliyor. Son 4-5 yıldır iç savaşın sürdüğü Yemen, Cinsiyet Uçurumu
Raporunda 2006’dan beri en sonuncu sırada. Kadın sünneti, erkeğin izni olmadan
tıbbi muayene ve tedavi görememe gibi oldukça sert uygulamaların gündemde
olduğu ülkede, gıdaya erişim demokratik hak arayışından daha öncelikli bir
gündem. Nüfusun yüzde 80’nini oluşturan 24 milyon insan acil yardım ihtiyacı
içerisinde. 1.1 milyon emzikli veya gebe kadın kötü besleniyor. 3 milyon kadın
ve kız çocuğu şiddet tehdidi altında yaşıyor. Kız çocuklarının yüzde 36’sı
evlendiriliyor.
Kadına bu düşmanlık neden? Neden kadını kapatmak isterler
dört duvarın arasına? Saç telinden niye ödleri kopar? Ya da küçücük bedenlerden.
Ruhsal bir Düdüklü
Tencere; Erkeklik: Erkeklerin iktidarlarını kurmak için başvurdukları
yollar aslında çelişkili bir biçimde büyük korkuların, erkeklerin kendilerine
dair hissettikleri acının kaynağını oluşturmaktadır. İktidarın hakim olma ve
kontrol etme kapasitesi olarak kurgulandığını, “güçlü” biçimde davranabilme becerisinin
kişisel bir zırh girmeyi ve diğerleriyle korkuya dayalı bir mesafe bırakmayı
gerektirdiği dikkate alınırsa ve eğer iktidar ve ayrıcalık dünyası bizleri çocuk
yetiştirme ve bakım dünyasından uzaklaştırıyorsa, işte o zaman iktidar deneyimleri
arızalı sorunlarla dolu erkekler yaratıyoruz demektir. Erkeklik düzeyine
ulaşmada yaşanan başarısızlıkların yarattığı kişisel güvensizlikler veya daha
basit bir ifadeyle başarısız olma korkusu erkekleri, özellikle gençken, bir
korku, tecrit, öfke, kendinden nefret etme ve saldırganlık girdabına itmeye
yeterli olmaktadır. Bu duygusal durum içerisinde şiddet bir telafi mekanizması
olarak ortaya çıkmaktadır. Erkeklik dengesini yeniden sağlamanın ve kendisine
ve diğerlerine bir erkek gibi yaşadığını beyan etmenin yolu olarak şiddet
kullanılmaktadır. Şiddet ifadesi genellikle fiziksel olarak daha zayıf ve
savunmasız bir hedef seçimini de içermektedir. Bu hedef bir çocuk veya bir
kadın, eşcinsel erkeler veya dinsel-toplumsal bir azınlık gibi özel bir grup
veya göçmen kesimler olabilir. Söz konusu grupların kanun tarafından daha az korunabilecekleri
de düşünüldüğünde erkeklerin güvensizliklerini ve öfkelerini dışarı vurmaları
için şiddete başvurmaları çok normal olmaktadır. (Michael Kaufman , Erkek
Kaynaklı Şiddetin 7 Nedeni)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder