Çiçekli Şiirler
Yazmak İstiyorum Bayım
Büyük gemiler de yok artık bayım
Büyük yelkenler de
Büyük kâğıtlar yakmak istiyor şimdi canım.
İşte az önce bir karabatak daldı suya
Bir süredir kayıp
Dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
Ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
Kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.
Ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
Yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
Bir gül, bir güle derdi ki görse
Yalan söylüyorum
Güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.
MİHRİ HATUN( 1460-1506
) –osmanlı döneminin divanı ilk elimizde bulunan kadın şairi-
Râzıyam cânâ gerek ağlat gerek güldür beni (Ey sevgili! Beni ister ağlat, ister güldür,
razıyım.)
Dönmezem senden gerek dirgür gerek öldür beni ( İster yaşat,
ister öldür senden vazgeçmem.)
Mihrî’yem aşkunda dahi nice yıl yeldür beni (Ben nice yıl
aşkının peşinden koşacak olan Mihrî’yim.)
Sâdıkam yolunda ben Allah hakkıçün begüm ( Beyim, Allah
hakkı için ben senin yolunda sadığım.)
Günah
Günah işledim lezzet dolu bir günah
Titreyen esrik bir tenin yanında
Tanrım ne bileyim ne yaptım ben
O karanlık susku dolu zulada
O karanlık susku dolu zulada
Baktım gözlerine gizemleriyle dolu
Gözlerimin çaresiz isteklerinden
Kalbim göğsümde çırpınıp durdu
O karanlık susku dolu zulada
Yanında darmadağın oturdum
Dudaklarıma heves döktü dudakları
Deli kalbimin üzüncünden kurtuldum
Aşkın öyküsünü okudum kulaklarına:
Seni istiyorum ey benim cananem!
Ey bağrı can bağışlayan, seni
arzu alevlendi
gözlerinde
kırmızı şarap raksetti kadehte
tenim o yumuşacık yatakta
kendinden geçerek titredi onun göğsünde
günah işledim hazla dolu bir günah
sıcak, ateşli bir kucakta
günah işledim demirden
ateşli, öç peşinde kollar arasında
AYNA
Gümüştenim ve
hatasızım. Önyargım yok.
Gördüğüm her şeyi
yutarım anında
Tam olduğu gibi,
puslanmadan aşkla ya da nefretle.
Zalim değilim,
doğrucuyum sadece-
Küçük bir tanrı
gözüyüm, dört köşeli.
Çoğu zaman karşı
duvara dalar, düşünürüm.
Pembedir rengi, kum
desenli. Öyle uzun baktım ki ona
Kalbimin bir
parçasıdır sanırım. Ama titreşir.
Yüzler ve karanlık
ayırır bizi tekrar tekrar.
Bir gölüm şimdi. Bir
kadın eğilir üzerime,
Yoklar sınırlarımı,
görmek için gerçekte ne.
Sonra döner o
yalancılara, mumlara ya da aya.
Görürüm sırtını,
yansıtırım bağlılıkla
Ödüllendirir beni
gözyaşlarıyla, elleri çırpınarak
Önemliyim onun için.
Gelir ve gider.
Her sabah yüzüdür
karanlığın yerini alan.
İçimde boğdu bir genç
kızı, ve içimdedir bir yaşlı kadın
Korkunç bir balık
gibi, günbegün ona doğrulan.
'’dalın, en tepedeki dalın ucundan sarkar
elmanın en tatlısı;
bıraktılar orada onu, koparmadılar;
sanma ki unuttular;
uzanamadı ki kimse taa oralara'’
--------------------------------------------
‘’Ölüm kötü bir şey bak,
İşte tanrılardan belli
İyi bir şey olsaydı ölüm
Önce tanrılar ölmez miydi?’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder