ÇİLEK REÇELİ
Her şey bu gün yürüyüşten eve dönerken başladı. Daha sokak
merdivenlerinde bir koku çevremde baş döndürücü bir edayla yayılıyordu. İçime
çektim çektim, çilek kırmızısına döndü suratım. Yanağımdaki çiller de çileğin
siyah noktaları. Çilek reçeli kokuyordu yeryüzü.
Eve giremedim, ayaklarım beni manava götürdü. Ufak ve sert olanlarını
koyun ne olur, deyip iki kilo çilek alıp döndüm eve. Yapraklarını temizledim. Kumda
yetişen bu doğa mucizesini bol suyla yıkadım. Toprak kokusu çilek kokusuna
evrilmeye başlamıştı bile.
Elimde olmayan bir ruh haline bürünmüştüm. Çilek reçeli
kokusu kaplamalıydı evimi. Biliyorum ki bu koku aylardır evi kaplayan boğucu havayı
def edecek, kendisi kurulacaktı saltanat koltuğuna. Emini ki yarın daha güzel
bir gün olacaktı bu evde.
Tencereye bir kat çilek bir kat tozşeker, bir kat çilek bir
kat toz şeker koydum sırasıyla. Bu geceyi beraber geçireceklerdi. Kimse
rahatsız etmesin diye kapağı da kapattım üzerlerine. Ne konuştular, hangi
sözcükleri fısıldadılar birbirlerine inanın bilmiyorum. Ama hafif bir aşk
kokusu vardı sanki havada.
Rüyada çilek reçeli görmek, hayırlı bir kısmete delaletmiş,
bu arada onu da öğrendim.
Sabahı zor yaptım. Merakla tencerenin kapağını açtım. Toz
şeker eriyip bitmişti. Çileklere sizi gidi, sizi, yaptım işaret parmağımla.
Ocağı yaktım hafif hafif. Önlerinde saygı duruşuna geçmeye
hazırdım, elimde delikli kevgir. Bir yandan da Didem Madak’tan methiyeler
diziyordum çileklere’’ ağlamaklı oldum,
kaç kere çilek reçeli yüzünden’’ diye.
Hafif hafif köpüklenmeler başladı. Topladım onları, köpürüp
kızacak ne var ki, siz mutluluk vereceksiniz insanlara, dedim onlara. Bir daha
köpürmediler. Sonra biraz da limon sıktım içlerine. Yüzlerini buruşturdu
çilekler. Ama hayat böyle, biraz da ekşi olmadan olmuyor. Ama inanın, sizin
tadınız hepsini bastıracak, akıllarda muhteşem tadınız kalacak diye de ekledim.
Ev buram buram kokmaya başladı. Çevreden geçenler başlarını
uzatıp, koklaya koklaya birer tazıya dönüşmüşlerdi. Aşk bencildir deyip, hemen
gittim kapıları pencereleri kapattım. Sadece benimsiniz, benimsiniz. Ayıpladılar
beni ufacık çilekler. Ama hani insanlara mutluluk dağıtacaktık, dediler. Tamam,
tamam üzülmeyin deyip açtım pencereleri. Küskün tazılar sevinçle zıplamaya
başladılar.
Bir tepsiye yayıp, güneşe bıraktım reçeli. Güneş ışınları
iyice nüfuz ediyordu çileklerin bünyesine. Yendikçe o saklanan ışınlar ağızda
dağılıp damaklarda tekrar tekrar doğacaklardı.
Kavanozlara döktüm reçeli, hafif sulu. Kapaklarını sıkıca
kapadım, tezgâha dizdim.
AAA, sahi, siz de İster
miydiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder