![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3KpMHG1tgHQEGApUzlm-N-Xp0LIa0_A3m-7wYJSjY-NyLokNQcdxK9G6FzvhL074zq4b9U7Nu7GzE_C00IS0kt2QoxtCkpWUyhlmSwY5Gu_30s2Y-PdbkCh0HWmKuHAcfOg2FlEFnu0UC/s400/bal%25C4%25B1k%25C3%25A7%25C4%25B1.jpg)
SON SEFER
Karısı’’bu son
seferin, ona göre ‘’ demişti, sabah daha ışıklarını odalarına göndermeden
önce, karanlıkta.
Soğuk, buz gibi bir odaydı, hani çiftler birbirini ısıtır ya
yataklarında, ısıtamıyorlardı onlar birbirlerini, onların yatakları da soğuktu, evleri
de, kalpleri de, buz gibiydiler.
Bir zamanlar sevmişti de mi evlenmişti kendisiyle acaba,
yanında, yorganın altına saklanmış, yoluk yoluk saçları dışarıda, kısık kısık ölü
gözler ile kendisine bakan karısı.
Ya kendisi. Sevmiş miydi bu yataktaki yabancıyı?
Kadın, tiz sesiyle nefes almadan ‘’ yeter artık suların içinde debelendiğin. Balık malık kalmadı bu denizlerde artık, bunu bütün dünya anladı da bir sen anlamadın’’ dedi
kocasına.
O bilmiyordu ki, anlayamazdı ki, denizlere açılma isteğini,
kendini rüzgâra teslim etmeyi, dalgalar üstüne üstüne gelirken hissettiğin o heyecanı, nerden bilsindi ki?
O bekleme anlarını, ağları atıp, nafakanı beklemenin hazzı,
tek başına, doğayla senin aranda, hiç aracı yok, satıcı yok, büyük balık ağları
yok.
Doğa ve sen, deniz ve sen, iki mucize arasındaki alışveriş,
Deniz ve adam.
Motorunu sürdü karşı adaya doğru. Sanki deniz bu gün bir
başka karşılıyordu kendisini. Balıklar’’ hoş
geldin’’ der gibi zıplıyordu etrafında, dalgalar usul usul vuruyordu ‘’hoş geldin’’ der gibi sandalına,
martılar eşlik ediyordu adama, hoş geldin der gibi.
Çocukları gibiydi gerçekten de martılar ve balıklar artık.
Belki de karısı ile arasındaki soğukluk buradan kaynaklanıyordu.
Karısının soğukluğu belki de bundandı.
Bir türlü anne olamamıştı kadın. İki kişi birbirlerine
yetememişlerdi, ısıtamamışlardı yataklarını.
Suç kendisindeydi belki de, belki de değil, kesin
kendisindeydi, çünkü kendisinin denizi vardı, balıkları, martıları, dalgaları
vardı. Ama ya karısının, ya karısının, karısının hiçbir şeyi yoktu.
Yalnız kalıvermişti bu evlilikte, tek başına.
Kaç kere ‘’ gel sende
benimle denize ‘’, kaç kez ‘’ gel
beraber açılalım derinlere’’demişti. Gelseydi bir kez, belki o da balıkları,
martıları, denizi severdi. Değişiverirdi her şey. Isınıverirdi yatakları,
ısınıverirdi yuvaları.
Ama hiç gelmedi karısı denizlere, hiç sevmedi denizi, hiç
sevmedi deniz kokusunu da, balık kokusunu da. Metres gibi gördü denizi, ikinci
kadın oldu deniz onun gözünde.
Çabucak geçti zaman denizde yine o gün, her gün ki gibi.
Karanlık basıverdi birden yine. Ama sanki evren bütün yıldızlarını onun için
göndermişti yeryüzüne, yıldızlar ışıklarını adam için gönderiyorlardı
yeryüzüne, bir şölendi, ışık şöleni resmen gökyüzünde.
O kadar yıldızın arasında en görkemlisi, en haşmetlisi göz
kırpıyordu adama. Ona doğru gitmek istedi adam. Sürdü motoru kendini baştan
çıkaran yıldıza doğru. Eve dönüşün tam aksine, sürdü motorunu lacivert denize.
Bir türlü ulaşamıyordu ama, sanki o yaklaştıkça, kendisine göz kırpan, baştan
çıkaran yıldız uzaklaşıyordu.
Ne kadar açıldığını, evinden uzaklaştığını, tehlikeli sulara
girdiğini fark edememişti. Açık denize çıkmıştı, burada dalgalar korkutucuydu.
Efsaneler anlatılırdı buralarda, bu sulara dair. O da bu
efsaneleri dinleye dinleye büyümüştü. Bu sulara girenler, geri dönemez diye
anlatılırdı. Bu sulara girenler, daha önce bu sularda kaybolanlar tarafından
çağırılırlar ve kandırılırlar diye. Sanki şu anda da uzaklardan bir yerlerden onun
adı söyleniyordu. Onu çağırıyorlardı galiba. O da bir efsane mi olacaktı yoksa?
Hoşuna gitti bu düşünce. Kocaman bir dalga çarptı sandalına.
O kocaman dalga çarptığında sandalına, efsane olmayı düşünüyordu O da, o anda. Dalgalarla beraber sürüklendiğinde,
efsane olmak nasıl bir şey acaba diye düşünüyordu? Karısı artık gurur duyar
mıydı ki kendisiyle? Artık balık kokan bir adamın karısı değil, bir efsanenin
karısı olacaktı. Balıklar sardı çevresini, ama martılar yukarıda kalmışlardı,
özleyeceklerdi adamı, adam da onları.
Bu balıklar, bu sular, bu dalgalar içini ısıtıyordu sanki,
soğuk yuvasının aksine. Yukarıya, gökyüzüne, evine doğru yüzeceğine, daldı lacivert sulara, kararını
vermişti, efsanenin bir parçası olmaya.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder