HİNDİSTAN’da NE
İŞİNİZ VAR?
Eğer ‘’ayy, çok pis’’diyerek
aşağılayacaksanız, GİTMEYİN.
Eğer ‘’ biz ne kadar
medeniyiz’’ diyerek gururlanacaksanız, GİTMEYİN.
Yaşam tarzlarını, yoksulluklarını ya da zengin fakir
arasındaki uçurumu yargılayacaksanız, tüm dünyayı düşünün. Filmlerde gördüğünüz
Amerika’ nın arka sokaklarını ya da kendi ülkemizdeki çöp toplayan çocukları,
bir tarafta gökdelenleri ve tam karşısındaki gecekonduları düşünün.
Kocaman bir kıtada yaşayan, ama köyleri, mahalleleri,
sokakları, dünyaları küçücük olan insanlar.
Hindistan’ da yaşayanlar da öyle işte.
1947’ de kazandıkları bağımsızlık daha dün gibi sayılabilir
kocaman dünya tarihi içinde. O yüzden geldikleri noktayı takdir etmek herhalde
bize düşen.
Zira,
Onlar 37 eyalet ile beraber
yaşamayı becerebilmiş bir demokrasiye sahipler.
Onlar 5 büyük dine sahip olarak, bünyelerinde 1milyar Hindu,
130 milyon Müslüman, 19 milyon Hıristiyan, 18 milyon Sih, 7 milyon Budist, 4
milyon Jain barındırıyorlar.
Biz mahallemizde kiliselere katlanamazken, onlar her
mahallede ayrı bir tapınak, ayrı bir cami bulundurabiliyorlar.
Biz, ülkemizde Kürtçe dilinden öcü gibi korkarken, onlar 2 ana
resmi dil( Hintçe ve İngilizce) yanında resmi kabul edilen tam 21 yerli halk
diline sahipler.
Biz, ülkemizde henüz bir seçimi doğrulukla, dürüstlükle
yapamazken, şaibeli oylar çöp kutularında uçuşurken, onlar 930 bin seçim merkezi’nde
814 milyon seçmen ile seçim yapabiliyorlar.
Seçim kartlarında son seçimde HİÇBİRİ seçeneğini koyup, seçmeni
bir partiye mahkûm etmiyorlar.
Seçim kartlarında yer alan transseksüeller ilk defa 3. Cins
olarak yer alıyor.
Hindistan Bayrağı 3 ana renkten oluşuyor. Sarı, beyaz ve
yeşil.
Türk bayrağı rengini dökülen kandan alırken, onlar farklı
değerlere vurgu yapıyorlar.
2 farklı açıdan halkı temsil ediyor Bayrakları.
Birinci
yorum. Sarı safran rengi Hinduizm’i, yeşil ise Müslümanlığı aradaki beyaz ise
Hindistan’da yaşayan gruplar arasındaki barışı ve doğruluğu temsil ediyor
olması.
İkinci güncel yorum ise:
Safran sarısı cesaret ve fedakârlık,
Beyaz saflık ve doğruluk,
Yeşil ise bereketi temsil ediyor.
Ortada yer alan 24 telli tekerlek ise (ashoka çakura) ,
tekrarlayan 24 saati ve sonsuz yaşam döngüsünü ifade ediyor olması.
Yoksulluğun, işsizliğin yanı sıra dünyanın en hızlı büyüyen
ekonomisi olarak Çin’in önüne geçerek 1. Sırayı kapıyorlar.
Dünyanın neresine giderseniz kadınlar süsleniyor
olabildiğince. Hindistan’da en çok gözünüze çarpan, kadınların üzerindeki
renkler oluyor. Zengin ya da fakir fark etmiyor. Yıkık dökük bir köy evinden,
capcanlı renkli Sarileri ile çıkarak etrafa enerji yayıyorlar. Sarı, yeşil, mor
ve her türlü rengi giydiklerine göre ruhları da renkli olmalı diye
düşünüyorsunuz. Hep siyah, gri giyen, kendini saklamak isteyen batıdaki
kadınları düşünerekten.
İnekler tabi ki olmazsa olmaz, beraber yaşıyorlar, ayrı
dinlerin, ayrı dillerin beraber yaşadığı gibi.
Özellikle yol kenarına yatmış
inekleri görmek çok olağan. Onların da duyguları var yani, arabalardan çıkan egzoz dumanı sıcak verdiği
için tercih ederlermiş yol kenarlarını. İneklerin sadece sütünü kullandıklarını
söylüyorlar. Araştırmacı gazeteci olarak da, gizli bilgi size bir de. Bazı
bölgelerde inek ithal edilebiliyormuş, kendileri yemese de.
Maymunları da kutsal gibi olmuş artık. Kedi veya köpek gibi
halkın içindeler koloniler olarak.
Cayanizm, yani son kabul gören dinlerinde bazı din adamlarının
ya da insanların, canlıya zarar vermemek adına tarım bile yapmadıkları
söyleniyor. Hatta din adamları ağızlarına sinek kaçar da ölümüne sebep oluruz
diye, ağızlarına mendille kapatarak gezerlermiş.
Fareleri besleyen tapınaklarda mevcut tabii ki. Öldürmemek
felsefelerinin birinci şartı.
Ama onların da şeytana, kötü ruhlara kandığı durumlar mevcut
olmuş. 1947’ de elde ettikleri bağımsızlık sonucu şaşırmışlar, bocalamışlar.
Hindu-Müslüman toplumlar arasında çıkan olaylarda binlerce kişi ölmüş. On iki
milyon kişide en büyük göçü oluşturarak Pakistan’ı tercih etmiş. Tarihler hep
acı ile dolu işte. Sömürgecilikten bağımsızlığa, sonra da iç savaş yaşayarak
içinden Pakistan’ı çıkarmasına rağmen, hızla demokrasiye geçiş yapmış olması da
bir başarı hikâyesi olarak anlatılabilir.
Son zamanlarda hep bahsedilen kast sistemini de epeyce
esnetmeye dayalı politikaları uygulamakta imiş hükümetler. Örneğin kast sisteminin
en alt tabakasından bir kişi milletvekili olarak hükümete girmiş. Devlet bu
sistemi yok etmeye çalışırken, halk gelenekleri yüzünden kast sistemine sıkı
sıkı sahip çıkmaya devam etmekte imiş.
Dünyanın en kalabalık 2. Ülkesini, 3.287.000 km’lik bir
ülkeyi satırlara sığdırmak ne kadar mümkündür bilinemez.
Sömürgeden Cumhuriyete, 3 milyon tanrısı bulunan dinleri ile
Hindistan’ın babası Mamatha Gandi’si ile,
hep daha iyi bir din yaratma çabaları ile kendi kendine
yetebilme felsefesini yaymaya çalışmaları ile devamlı bastıkları kornaları ile
batılı ülkelerin kasıntılığının zerresinin olmadığı, yanınıza gelip selfi
isteyen, iklimleri gibi sıcak insanları ile bol soslu ve renkli ve de lezzetli
vegetaryan yemekleri ile başka bir dünya sayfalara nasıl sığdırılır ki?
Yeryüzünün her bir köşesinde hayat var, insan var. O
insanların da acısı var, üzüntüsü, sıkıntısı var ya da sevinci, mutluluğu var.
İstekleri var, zevkleri var. Aralarında kötü insanları, iyi insanları var.
Yok, birbirimizden farkımız, nereye gidersen git, orada aynı
sana benzeyenler var.