20 Mayıs 2017 Cumartesi

2 YIL ÖNCE MARDİN 'de



                                       2 YIL ÖNCE  MARDİN ' de

                          Aradan 2 yıl geçmiş ,bu fotoğrafı çektireli .Bir grup kadın ,mardin sokaklarına dalmıştık.Bir akşam üstü. Mardinin ünlü artukbey dibek kahve, kekuleli kahve ,süryani dibek kahvelerini satan dükkanlarını , gümüş işlemeli mücevherler , telkari , şahmeran... , takılar satan kuyumcularını , mardin ,midyat şaraplarını sıra sıra dizen vitrinlerini , abbara adı verilen geçitler ile birbirine bağlanan   sokaklarını , başıboş , kaybolarak geziyorduk .Değişik mimarideki , dünyaca ünlü mardin taş evlerinin inceliyorduk .
                          Bu kadar kadın bir arada olur da, yorum yapmadan ,çene çalmadan , durulur mu  hiç ?
                           Konuştuğumuz şeyler , hepimizin kafasındaki şeylerdi .Aynı yerden vuruyorduk konuşmanın dibine. Korkarak gelmiştik Suruç , Mardin .Şimdi hava kararmak üzere ,geziyoruz Mardinin paket taşlı sokaklarında , çarşısında .Türkiyenin Ankaradan ötesi diye bir söz yerleşmişti kulaklarırmıza yıllar öncesinden .Bozkırı ,çoraklığı , insanları ....
                         Biz batıdan çıkmamış , Avrupayı gezmiş ama ülkesini görmemiş insanlar için muhteşem bir şeydi burada olmak .Hem de böyle huzurlu bir mardinde .Ortasından nehir akmıyordu ama huzur akıyordu gerçekten .
                         Böyle çene yorarken bir taş evin terasındaki bir genç kıza el salladık .O da bize salladı , ve yukarı davet etti bizi .Kalabalıkız dedik ,olsun ,gelin yukarı dedi .Çıktık yukarı merdivenlerden , gürültücü kadınlar , bu sefer sus pus olarak .
                        Bir çocuk gelin karşıladı bizi , kendi çocuk , kucağında bir çocuk .Evini açtı bize , hepimiz dağıldık bir anda. Kimi terasa , muhteşem mardin manzarasına , kimi lavaboya , kimi salona sohbete koştu .
                        Umurunda bile değildi genç kadının, bu insanlar kim,zarar verirler mi evime , çocuğuma .Sohbet ettik terasta biraz , mardinlilermiş , bu taş eve gelin gelmiş ,kocasının babası öğretmenmiş eskiden .Kocası da memurmuş şu an burada .Çok üzgündü evlerini satacaklarmış,geçim derdi işte .O anlattı biz dinledik , biz sorduk o anlattı .Çözüm sürecinin getirdiği huzuru , geceleri rahat uyuduklarını , çocuğunun geleceğinden artık korkmadığını ..
                         Kocası da geldi bu arada .Hoş geldiniz dedi sıcacık .Cüzdanını , çantasını masanın üzerine bırakıp odaya geçti .
                    Biz çok mu kötüyüz diye düşündüm o an .Apartmanlarda , güvenlikli sitelerde , çelik kapıların ardında , üst üste 3' er 4' er kilitle ,kapılarımıza görüntülü sistemler yerleştirip , yetmedi 4 yanımızı kameralarla donatıp yaşamayı düşünmüştüm o an.
                    Hapsetmişiz kendimizi 4 duvar arasına .Bizim dışımızdakilere kapatmışız kapımızı .Bizim dışımızda herkes kötü , bizim dışımızda herkes yanlış , bizim dışımızda herkes suçlu , bizim dışımızda yaşayamaz kimse bu şehirde , bizim site ,bizim mahalle , bizim şehir ,bizim ülke .
                      AMA BİZ KİMİZ ?Çelik kapıların ardında nasıl tanıyacağız ki bu çocuk gelinleri , beynindeki düşünceleri ..
                       İşte facebook yüüzüme çarptı bu fotoğrafı 2 yıl sonra .Hani herkesin elinde cep telefonu , anları ziyan edip edip çekip sonra da çöpe attıklarımızdan birini .
                      Ne kadar etkilenmiştim , unutmuşum ,üzerine neler olmuş ,neler bitmiş .Sanki bir varmış , bir yokmuş.
                      Şimdi merak ediyorum o çocuk gelini .Büyümüştür kendisi de ,çocuğu da .Evlerini sattılar mı acaba ? Umutları kırılmıştır büyük bir ihtimalle .Yüzü fotoğraftaki gibi gülmüyordur belki de, tankların ,panzerlerin ,terörün ortasında.Anlayamıyordur bizim gibileri .Söz verip vazgeçenleri .Bu vatan bizim de değil mi , niye bu duvarlar , çelik kapılar diyordur belki de.
                     Face book hatırlatıyor artık geçmişimizi bize. Kim olduğumuzu , nerden geldiğimizi ,nereye gittiğimizi ve gelip giderken harcadığımız kişileri , çocuk gelinleri ..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder