Sayfalar

2 Nisan 2022 Cumartesi

 





TRENİN PENCERESİNDEN BAKAN İKİ KADIN

Benzin zamlarından sonra çok talep görmeye başladı tren. Memleketimden bir avuç insan, sınırları demirden, pencerelerden oluşan hareketli bir vatandaydık şimdi.  Hepimiz farklı, hepimiz başka. Bavuluna yer bulamayan kadının ses tonunu duyduğumda  asla haksızlığa tahammülü yoktur, diye düşündüm. Ya da tren 2 dk. geç kalınca sinirlenip hiç suçu olmayan görevliye bağırıp çağıran adamı ya da yanına erkek oturdu diye olay çıkaran teyzeyi… Bu kavgaları veren halkın haksızlıklar karşısında  susmayacağını düşünüp içim rahatlar gibi oldu, ülke adına, dünya adına. Ama sonra büyük resim geldi aklıma. O adam ülkenin geleceği ipotek altına alınırken susar, o kadın çocuğuna pirzola alamazken sesini çıkarmaz, o genç iş bulamazken sorgulamaz. Yerdeki karıncaya gücü yetenlerle; ülke soyulurken sessiz kalanlarla aynı vagondaydık işte.  

Şerit gibi gözümün önünden geçiyor yaprakların arasına saklanmış minik evler. Demir yolunun iki yanı beyaz papatyalarla bezenmiş. Şehirlerse her zamanki gibi uzaktan gösteriyor kendini göğü delen binalarıyla. Protez ayaklar üzerinde devasa viyadükler ,-ama yollar yaptı-sözüyle karşımda. Doğayla insanın kültürleşme mücadelesi biter mi ki?  Kimi zaman yemyeşil cennet çayırları kimi zaman suya hasret kuru toprakları delip geçmekte demir yığını. Güneş tam üstümüzde; bazen de tavşana benzeyen bir bulutun arkasına saklanıyor, trenle oyun oynuyor neşeli neşeli. Bir sıcak terler döküyorum, bir üşüyorum. Beşiğimi sallıyor bir hoyrat el. Uyku iyice sızıyor bedenime, gözlerim ağırlaşıyor. Ada’ya verdiğim defter geliyor aklıma. “ Bunu mektup defteri yapalım Ada,” diyorum. “ mektup nedir?”  “Özleyince mektup yazılır,” diyorum. Anneannesine mektup yazıyoruz beraber. “Şimdi beni görecek mi ananem,” diyor. Cem yılmaz geliyor aklıma. Çok gülüyorum.

Yanına otururken, iyi yolculuklar, deyip cevap alamadığım genç kızın gözleri dışarıya sabitlenmiş.   Telefonla konuşuyor arada. “Ne diye doğuruyor bu berbat dünyaya o çocuğu,” diyor karşı tarafa. Hep saçlarının kırıklarıyla oynadı yol boyunca. Bir leylek sürüsü trene eşlik edince bağırdım farkında olmadan, “bak bak gördün mü?”  “Yoo,yoo, “ dedi saçlarını elinde bükmeye devam ederek. Pencere kadınları gibiydik ikimiz de.  Gözlerimiz dışarıda, aynı filmin karesinde ama kafalar başka yerlerde… Onun ki içine içine bakıyordu. “Keşke görseydim, ”dedi biraz sonra mırıldanıp, hiç okuyamadığı kitabın kapağını açtı, ilk sayfadaydı. Sonra kapattı, ayaklarının dibindeki ağzı açık çantaya atar gibi bıraktı.  “Bütün güzellikler kaçıyor benden,” derken gözleri buğulanmıştı. Uzun kumral dalgalı saçlarının uçlarını büküp ağzına soktu. Nefes almadan bekledim, devam eder mi, diye. Sustu yine. Kulaklıklarımı taktım. Biraz müzik iyi gelecek. Anlatsa dinlerdim. Yabancıya daha kolay anlatılır ya dertler. Ama gençler daha ketum. Ancak belli bir yaştan sonra tutulmuyor birikenler. Döküveriyorsun ortaya. Ama şimdi…”Boşver, üzülme. Daha ne güzellikler  çıkacak bak şimdi karşımıza.  Yeter ki geçtiğimiz yollara odaklanalım. Ooo ben neler kaçırdım kim bilir, bak bak, göremedik yine pembe tütülü ağaçları”  Bir sonraki istasyona yaklaşırken hareketlendi, eşyalarını toparlayıp kalktı, birkaç adım uzaklaşmıştı ki ani bir hareketle  geri döndü. “ iyi yolculuklar, kaçırmayın manzarayı,”  diye seslendi.  “Sen de kaçırmayacaksın ama söz ver,”  dedim. Şarkılar kulağımda, nihavent makamında…

Uzun bir yolculuktu. Bir ara derin bir aldatıcı sessizlik kapladı vagonu. Yeryüzü durağandı da, biz hızla hareket eden başka bir dünyadan bakıyorduk manzaraya… Acı acı bağıran, telaşlı düdüğün sesini her duyduğumda heyecanlandım, trenini kapısına koştum; iniverecek gibi. Bundan sonraki istasyon neresi acaba? Biraz mola vermek istiyor insan. Arada dinlenmek, sakince yaşamak.  Ne bu heyecan yahu. Varacağın nokta belli zaten. İçine sindir şu yolculuğu. Trenin yakıtı bitene kadar gitseydik… Tekrar baştan başlasa yolculuk aynı yolları bir daha gidip gelsem değişir miydi acaba gördüklerim. Leylekleri gördüğümdeki heyecanım, Ada’nın kurabiyelerini yerken aldığım tat. Kondüktör yeni binenlerin biletlerini kontrol ederken  “affedersiniz. Bir şey soracaktım da,” diye seslendim. Yanıma geldi.   “yolculuğa tekrar baştan başlamamız mümkün mü acaba? “ dedim.  Koşar adımlarla uzaklaşırken başını iki yana sallıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder