5 Ekim 2019 Cumartesi

YİNE Mİ HAZAN?







YİNE Mİ HAZAN?

Sahibi tarafından terkedilen kediciklerin mevsimiydi şimdi.
Yaz aşkı yaşayanların kalplerinin boş boş attığı zamanlardı şimdi.
Sahildeki evlerdeki ışıkların birer birer söndürüldüğü zamanlar,
Sokak lambalarının bile ışıklarını göz kırpar gibi saldığı anlardı bu mevsim.

‘’ Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman.
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin. ‘’    C.SÜREYA

Bavulların içine kıyafetlerle beraber, okey taşlarının doldurulduğu,
Yazlık dostluklarının naftalinlenip rafa kaldırıldığı,
Düğünlerin, sünnetlerin, takı törenlerinin sonlandığı,
Ağaçların bile bu hüzne dayanamayıp, yapraklarını birer birer döktüğü mevsimdi şimdi.




‘’Bizdik pencerede, bizdik gelen geçen ;
Bizdik akşamla çıtırdayan ve susan
Susmak rüzgâr çığlığı gibiydi bende;
Konuştukça bir yaprak dökümü sende. ‘’OKTAY RIFAT

Gökyüzünün bulutlandığı, güneşe yavaş yavaş küsmeye başladığı,
Yağmur damlalarının gözyaşlarıyla karıştığı,
Hırkaların, ceketlerin omuzlara atıldığı
Bedenimizi de ruhumuzu da, çıplaklığımızı da saklamaya başladığımız zamanlardı sonbahar…



‘’Seni hangi ömrümle sevdiğimi
bir güz yağmurları bildi
bir de saçlarına düşen sonbahar
kahve falına resmini kim çizdi?
Üşüdüm yağmuruna sar beni .’’ REFİK DURBAŞ

Karamelli dondurmaların bile eriyip yok oluverdiği bir mevsimdi bu.

Nerden çıktı yüreğimdeki bu sıkıntı şimdi diye anlam veremediğimiz,
Bazen gözyaşlarımızın kendiliğinden akıverdiği,
Tükettiğimiz yaza mı, yoksa akıp giden zamana mı hüzünlendiğimiz hain Eylüldü bu işte.







‘’nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor.
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar’’ATİLLA İLHAN


Bir yaz mevsimini daha devirdiğimiz,  seneye görüşebilecek miyiz acaba diye düşündüğümüz,
Bir taraftan da kısmetse diye eklediğimiz,
Nasıl da çabuk geçiyor güzel günler, tıpkı ömrümüz gibi dediğimiz,
Sonra da, aman hayat işte, deyip konuyu kapattığımız zamanlardı bu aylar.




‘’Günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı
Oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
Kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
Nerde şimdi, nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç…’’ HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL




Yapraklarını dökse de dallarını uzatmış gökyüzüne yine çiçek açmayı bekleyenleriz şimdi,
Fırtına, bora, şimşek korkutmaz bizi, hepsi yan cebimize…
Atlatırız bütün zorlukları nasıl olsa bir şekilde, neler yaşamış insanoğlu da, arkasına bakmadan devam etmiş yoluna.
Bilmiş ki nasıl olsa ille de güneş doğacak, nasıl olsa bademler yine çiçekle donatacak dallarını, nasıl olsa leylekler dönecek yine yuvalarına…

‘’Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Ciğerlerime dolduruyorum
Sessizlik ve serinlik
Birleşiyor
Yıkanmış güvercinler
Ve çok uzakta bir tren sesi
Her zaman yeniden başlamak duygusu
Doğuyor içimde
Her uyanışımda
Düşmanlarımı bağışlıyorum
Daha çok seviyorum dostlarımı
Her uyanışımda
Eylül sabahının serinliğini
Yaprakların serinliğini
Yüreğime dolduruyorum. ‘’ ATAOL BEHRAMOĞLU






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder