Kimse zorlamadı , işin doğrusu kimse de yazmamı istemedi , görev aşkı da değil bu . Kendiliğnden gerçekleşen bir yazma , sonra da her nedense birileri ile paylaşma isteği .Dökülen kelimeler, çok konuşan bir başka ben....Sonsuz bir deryada ,bir şeyler karalayan binlerce kişiden biri ....İşte sadece bu .
26 Eylül 2017 Salı
İKİ KİŞİLİK DÜNYA
İKİ KİŞİLİK DÜNYA
Adam sordu genç kadına :
- Götüreyim mi seni babanın evine ?
Genç kadın :
- Bizde baba evinden çıkan kız ,bir daha o eve kefeni ile döner ,.
Bunu dediğinde 17 yaşındaydı daha.Ne öz güven , ne cesaret ama , belki de mecburiyet .
Ve kavgalar , dayaklar devam edip durdu .Ne zaman iki çocuğu da olmuştu , hiç anlamadan ,sevinçlerini yaşayamadan .Hepsini göğüslüyordu genç kadın .Kefeni giyerdi ,yine de o köye ,babasının evine dönemezdi .
Bir keresinde annesinin ağzını yoklamıştı , anlatmıştı yaşadıklarını anasına . Anasının durumu farklı mıydı ki zaten evinde , o kendisinden de beter durumdaydı .
- Çocuklarını bırakıp gel , diyebilmişti anası sadece .
Çocuklarını bırakıp gelmektense kefensiz gömülmeye razı olurdu genç kadın .
Kocası sabah erkenden işe gidince kayınvalidesiyle kalıyordu evde. Sigarasını dudağının ucundan eksiltmeyen erkek gibi bir kadındı kocasının annesi .Kocası erkenden ölüverince , oğluyla bir başına kalmıştı şu zalim dünyada. Zenginlerin evlerine temizliğe gitmiş , merdiven yıkamış , fabrikada çalışmış , çocuğunu kimseye üvey evlat yapmamıştı .Kendilerine yeni bir dünya kurmuşlardı ,sadece iki kişilik bir dünya .
Fakat nereden de girmişti bu küçücük , yeni dünyalarına bir kadın daha ?
Hele ki oğlunun ufacık bir bakışını yakalasın karısına , kıskançlık damarları fırtınalı bir denizin dalgaları gibi kabarıyordu yaşlı kadının .Oğlu işe gider gitmez hıncını alıyordu genç kadından .
Bir gün kafasına bir terlik fırlatmıştı da ,tam kaşına gelmişti genç kadının .Kaşı açılmış ve gözü morarmıştı .Kocası işten gelince sorduğunda :
-Merdivenden düştüm ,demişti .Vermemişti kendisini ele .
İlk defa yaşlı kadın kafasını yere eğmişti bu cevabı duyunca .
17 yaşında bir genç kadın sanki hayat dersi veriyordu kendisine .Şikayetçi olmuyordu kocasına .Kötü bir kız da değildi aslında ,biliyordu .Mantığı her şeyin farkındaydı da , ah o duygular , ah o oğlunu paylaşamamak , nasıl üstesinden gelecekti , o da bilmiyordu .
O günü keşke yaşamasalardı .O sabah oğlu işe giderken , yine anasını yanaklarından öptü ve hoşçakal anacığım ,dedi .
Sokak kapısının kapandığını duymuştu yaşlı kadın .
Gelini de kahvaltı sonrası içtiği keyif çayını getirmişti o sırada .Onu görünce, genç kadının kocasını geçirmek için kapıya gitmesini hatırladı ve hey heyleri geldi üstüne .Çayı gelinin elinden alıp , yudumladı ve .
- Demi yok bu çayın ,
deyip fırlattı bardağı genç kadının üzerine .Genç kadın çığlık atıp , koştu banyoya ,yüzü haşlanmıştı kaynar çaydan .
Yaşlı kadın gelinin arkasından bakarken birden donakaldı .Oğlu, evet oğlu ,kapıdaydı , bütün olanları görmüştü .İkisi de ,ana ve oğul , birbirlerine iki yabancı gibi bakakaldılar ,ne yapacaklarını bilemeden .Oğlan arkasını döndü annesine .Biraz sonra da , yüzü haşlanmış karısının eli elinde , ve çocukları önde, kapıyı çekip çıkıyordu ,anasıyla kurdukları iki kişilik dünyadan .
Arkasında , yüreği , o sıcak mı sıcak çay gibi alev alev pişmanlıkla yanan bir ana bırakarak ....
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder