Kimse zorlamadı , işin doğrusu kimse de yazmamı istemedi , görev aşkı da değil bu . Kendiliğnden gerçekleşen bir yazma , sonra da her nedense birileri ile paylaşma isteği .Dökülen kelimeler, çok konuşan bir başka ben....Sonsuz bir deryada ,bir şeyler karalayan binlerce kişiden biri ....İşte sadece bu .
24 Kasım 2016 Perşembe
ÇOK ÜŞÜYORUM
ÇOK ÜŞÜYORUM
Çok soğuk ,gün ışığı ulaşmıyor buraya .Ulaşamaz çünkü yerin altında bir madendeyim ben .Gece mesaisi yapıyorum ,çalışmaya devam ediyorum .
Çok derinlerdeyim ,ama ne gariptir ki , alışmış artık gözlerim karanlığa .Sanki görüyorum yeryüzünü ,arkadaşlarımı ,ailemi , sizi , koşuşturan , ağlayan insanları görüyorum da neden koşturduklarını ,üzgün olduklarını anlayamıyorum .
Çok derinlerdeyim ama sanki yeryüzündeki tüm konuşulanları duyuyorum .Arkadaşım konuşuyor şu an .Diyor ki '' Dağ arkadaşlarımın üstüne düştü , onları yuttu '' ve devam ediyor diyor ki '' İlkbaharda çatlaklar oluşmuştu .Bu yüzden devamlı kayıyordu '' 1 milyon metreküplük kaya parçası akmış sahaya ,yani benim üstüme .17 Kasımda , tam 7 gün önce ...Yani benim üstüme ,,,yani benim üstüme ....
Dünya başıma yıkılmış benim .Ama ben her şeyi görüyor ve duyuyorum ,sadece üşüyorum .Eğer yıkılmasaydı dünya başıma yarın çocuklarımı görmeye gidecektim .Onlara kitap almıştım ,bir de yeni giysiler .Karıma da kırmızı çiçekli bir eşarp .Ben şantiye de kalıyorum ,çocuklarımı ancak ayda bir görebiliyorum .Ne yapacaksınız işte ,ekmek parası .Başımızı sokacak bir ev alabilmek için ,madenin derinliklerine soktum başımı ve artık çıkaramıyorum ve galiba.....
Ağabeyim konuşuyor şu an ,hem konuşuyor hem ağlıyor '' 12 saat çalışıyordu günde.1800 tl idi maaşı .İş bulamayınca madene inmek zorunda kalmıştı .'' Beni anlatıyor .Ama ben ne yapsaydım , çocuklarımı karanlıktan kurtarmak için karanlığa inmek zorundaydım .
Hayır ,olamaz .Murat ölmüş diyorlar .Akşamüstü beraber girmiştik madene şakalar yaparak birbirimize .Çok gençti daha ,çok . Lütfen ölmesin o ,lütfen .Daha 20 gün önce evlenmişti ,düğününü yapmıştık hep beraber .
Çok garip şu an yukarıda herkesi görüyorum .Karım ağlıyor ,çocuklarım ise beni bekliyor .Karıma ağlama diye bağırıyorum buradan , ama beni duymuyor.Çocuklarım beni ve hediyelerini bekliyorlar .Onlara da sesleniyorum ,hediyeleriniz odamda dolabın içindeler diye, ama duyuramıyorum .
Oysa ben herkesi duyuyor ve görüyorum .Bir çok insan haberlerde izledi .'' Siirt' in Şirvan ilçesi Maden köyünde bakır madeni sahasında saat 20.30 da heyelan nedeniyle göçük oluştu .16 işçi TOPRAK ALTINDA KALDI .'' Evet ,evet onlardan biri de benim işte .İzlediler haberlerde ve unuttular .Soma faciası kadar ses getirmedi bu olay.Suçlayamam kimseyi .Hayat böyle .Şu an sıra bizde .Ateş bize düştü ,bizi yakıyor .
Duyuyorum konuşulanları ,haber spikerini de duyuyorum.
''Dünyanın en büyük kömür üreticisi Çin de 2008 de 100 milyon ton başına düşen ölüm sayısı 127 imiş , 2013 te 37 ye düşmüş .Amerika da 100 milyon ton başına 1 ila 6 kişi ölüm sayısı .Türkiye de ise 2000 de 100 milyon ton başına 710 kişi hayatını yitirmişken ,bu sayı 2008 de 722 ye çıkmıştır ''
'' 2004 yılında yapılan maden yasasındaki değişiklik madenleri yabancı sermaye ve özel sektöre açan yasa her yeri maden alanına çevirirken çalışanlarda ve çevrede büyük tahribata yol açtı ''
Başbakan Erdoğan : ''Biz yeni bir maden yasası hazırladık .Maden konusunda yabancı sermayenin Türkiyeye çekilmesine yönelik çalışmalarımızı hızlandırdık ,yabancı sermayeye her kolaylığı sağlıyoruz ''
''Bu maden ocağı cumhurbaşkanımız tarafından açılmıştır.Ciner grubuna bağlı Park elektrik tarafından işletilen bakır madeni 2004 te yapılan açılış törenine Erdoğan ,içişleri bakanı A.Aksu katılmıştı ''
''2011 de yine Ciner grubuna ait Kahramanmaraş Afşin ilçesindeki Çöllolar kömür sahasında 11 işçi yaşamını yitirmiştir ''
'' Son 5 yılda iş cinayetlerine kurban giden madenci sayısının 500 ü aştığı belirtilmiştir''
''Türkiye iş cinayetlerinde Avrupa 1. , dünya 3. dür '
''Soma daki faciadan 2 ay önce bakanlık müfettişleri tarafından yapılan denetimde hiç bir noksan bulunmayan ocakta ,2 ay sonra 301 kişi hayatını yitirmiştir ''
''Bu işin fıtratında var ''
Bir madenci diyor ki "2 hafta önce yine dinamit patlattıklarında 22 yaşındaki Fatih Durak, kafasına kaya düşüp öldü. Pazar günleri dışında her gün dinamit patlatılıyor. Köy ve çevresinde yer yerinden oynuyor. Göçüğün olduğu yerdeki tepenin yamacı haftalardır gözle görünür şekilde çatlaktı. Önlem almak yerine kamyonlarla toprak taşıyıp çatlakları kapatıyorlardı. Palya açılması gerekiyordu ama açılmıyor. Göçük olan tepenin arka tarafında da toprak gevşemiş durumda ama önlemler çok yetersiz. Bir amcaoğlumu çıkardılar. Hâlâ toprak altında yakınlarımız var. Kaza göz göre göre geldi"
Ama ben bunları duymak istemiyorum Güzel şeyler duymak istiyorum .Ama güzel bir şey gelmiyor kulağıma .Galiba ben de 1597 . işçi oluyorum ( 2016 da yılın ilk 10 ayında iş cinayetlerinde ölen işçi sayısı 1596 ) Ben de bir istatistik oldum ülkemde artık .Yurdumun insanının kaderi ,
30 bin şehit , 1596 maden işçisi , 2015 yılında 414 kadın cinayeti gibi .
Durun ,durun yine bir sesler geliyor yukarıdan kulağıma .Ama keşke bunları duymasaydım ,çünkü daha önce bunları çok duymuştum .Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı konuşuyor .Sayın cumhurbaşkanımın damadıymış galiba .Ne mutlu onlara ,çocukları ,damatları hep başarılı olmuşlar ,en iyi yerlere gelmişler .! Benim yavrularım da böyle olabilecekler mi acaba ,ya ben görebilecek miyim onları ?
Bakan bey Cumhurbaşkanımız ile Pakistan ve Özbekistan gezisine refakat ederken ,kriz masası ile sürekli iletişim halinde olup ,çalışmaları anlık takip ediyormuş .Diyor ki '' İnşallah umutlu bekleyiş noktasından ,allah nasip ederse sağ salim kurtarılmalarına umudu kesmeyeceğiz ,tabi ama süre uzadıkça bu umudun olumsuz etkilediği bir atmosfer var .Bu olayın esas sebebini araştırıp ortaya çıkaracağız '' Umutsuzluk ,karanlık .Benden bahsediyorlar .
Sağlık bakanımız da gelmiş .'' Ben ihmal görmedim '' diyor .Sayın bakanım ,sayın bakanım ben sizi görüyorum ,ihmal görmediniz de ,peki beni görüyor musunuz ? diye sesleniyorum ona da ama o da beni görmüyor ...
Tutuklanmalar olmuş .O arkadaşlarıma da üzüldüm aslında .Çünkü onlarda bu çarka uymak zorunda olanlar .Ekmek parası için çalışanlar .Ne derlerse uygulayanlar .Asıl suçlu mu ?Ben nereden bileyim ,garip bir madenci .Büyüklerimiz bilir tabi ki suçluyu .
Gittikçe artıyor soğuk ve karanlık .Titriyorum şu anda. .Üşüdüğüm için mi ,korktuğum için mi bilemiyorum .Ama titriyorum elimde değil .Benimle beraber sanki üzerimdeki 1 milyon metreküp toprak da titriyor .Duyduğum sesler ,gördüklerim bir yanılsama mıydı yoksa ?Karardı her yer birden iyice .Yoksa yoksa artık ....
Biraz daha ,biraz daha dayanmalıyım .Son bir defa daha seslenmeliyim sevdiklerime .Belki duyurabilirim sesimi , sesleneyim gücüm yettiğince ..
'' Canlarım ,hatta canımdan çok sevdiklerim , çocuklarım benim .Hediyeleriniz dolapta ...Canım karım benim ,kokusunu en çok özlediğim sana bir kez daha sarılabilseydim doya doya ..Sana aldığım kırmızı çiçekli eşarbın da çocukların hediyelerinin yanında .Sana ne kadar da yakışacak ,ben göremeyeceğim ama biliyorum bunu ''
Burası çok soğuk ve karanlık .Ve ben çok üşüyorum .
21 Kasım 2016 Pazartesi
BİR UFACIK ÇOCUK
BİR ufacık ÇOCUK
Kafesli evlerde ağlar çocuklar,
Odalarda akşam olurken henüz,
O zaman gözümün önünde parlar,
Buruşuk, buruşuk, ağlayan bir yüz.
Ne vakit karanlık kaplasa yeri
Başlar çocukların büyük kederi;
Bakınır ,korkuyla dolu gözleri:
Ya artık bir daha olmazsa gündüz?
Gittikçe kesilir derken sedalar,
Gece; bir siyah el gözümü bağlar;
Duyarım, içime sığınmış, ağlar,
Bir ufacık çocuk, bir küçük öksüz... (N.F.Kısakürek)
Cennet vatanımın topraklarında , kafesli evlerde , duvarların arkasında , gece karanlıkta yorganın altında ağlattık çocuklarımızı hep ama hep ,bıkmadan ,usanmadan .Ne acımasızmışız ,kendi kız çocuklarımız birer prenses iken , erkek çocuklarımız birer prens iken bu ağlayan çocuklar kimdi acaba ?
Türkiye dünyada çocuk istismarı (cinsel ) sıralamasında 3.sırada yer alıyor.(Time Türk) Her ay adli tıp kurumuna 650 çocuk cinsel istismarı vakası gönderiliyor.(Adalet Bakanlığı 2014 )Türkiye de her 3 bebekten birisi 18 yaş altında bir kadın yani bir çocuk tarafından doğuruluyor (Prof.Dr Ali Baloğlu )
15 ile 24 yaşları arasındaki kız çocukları ve genç kadınların % 9 'u 15 yaşına gelmeden partnerleri dışında bir kişi tarafından kendi iradeleri dışında cinsel ilişkiye ya da diğer cinsel fiillere zorlandıklarını bildirmişlerdir.15 yaşının üzerinde bu oran % 3' tür.( kadına karşı şiddet araştırması 2013 )
2014 yılında Türkiye'de 11 bin 95 çocuğun cinsel saldırıya maruz kaldığı ,bu çocukların % 18 ,5 unun ise 11 yaş ve altındakilerin oluşturduğu bildirildi .( habertürk 31 mart 2016 )
Kan dondurucu tablo değil mi ? Bir çok ürkütücü sayı ,yüzdeler ,istatistikler ve bunlar sadece ortaya çıkanlar ....
Burada okumak ne kadar kolay ya da bunları bir yerlerden alarak yazmak .Ama ya yaşamak .Ya da bunları yaşayanların birer çocuk ,evimizin prensesleri ,prensleri olduğunu düşünmek ya da bunları yaşatanların çevremizde ,etrafımızda ,işyerimizde ve ne kadar korkunçtur ki evin içindeki insanlar olduğunu düşünmek .Gözümüzden sakındığımız çocuklar ,koruyamadığımız çocuklar , ağlamalarına kıyamadığımız çocuklar ,ama gizli gizli ağlatılan çocuklar , korkmasın diye ışık açık bırakılarak uyutulan çocuklar ve karanlık ,aydınlık farketmez hep korkan ,sakınan çocuklar , bizim çocuklarımız.
Ne evimizin içinde ,ne de evimizin dışında çocuklarımızı korumayı beceremedik .Çocukları gelin ederken meydanlarda düğünlerde ,kollarına ,boyunlarına altın kölelik halkaları geçirip , hayatlarını sona erdirirken mecazi anlamda , aynı anda o düğünlerde bombalar patlatıp yine çocuklarımızı öldürdük gerçek anlamda.
Gerçekten var mı dır böyle bir toplum daha yeryüzünde? İlkel kabileleri saymazsak ya da beğenmediğimiz pardon şu ara özendiğimiz 3 .dünya ülkelerini saymazsak .Hangi aklı başında insan topluluğu küçük kız çocuklarını kendi rızası ile evlendirebilir ya da hangi mantık sokakta oynayan çocuklarını bombalayabilir ?
'' Mardin'de 13 yaşındaki bir çocuğa 25 kişi tecavüz etti ,kendi rızası var dediler ''
'' Sakarya 'da 14 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismarda bulunan 4 kişi tutuksuz yargılandı .''
'' Kocaeli' de 13 yaşındaki çocuğa 29 kişi tecavüz etti ve para karşılığı olduğu söylenerek cezaları hafifletildi ,sadece 8 kişi tutuklandı ...'' devam edeyim mi ,edebilir miyim ki ,siz okurken dayanabilir misiniz ki ?
''zihinsel engelli 14 yaşındaki bir çocuğa tecavüz eden AKP il başkanı savcının talebiyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı''.( 23 temmuz 20133 ...e psikiyatri )
Yeter değil mi ,dayanmak ne mümkün ...
Avukat Seda Akça ''Ne oldu şimdi ?Kaş yapayım derken göz çıkarmadık mı?Daha ağır cezalar vereceğiz derken ,düpedüz çocuğun cinsel istismarı niteliğinde olan eylemleri bu tanım dışına çıkardık ve adına taciz dedik .Hem kavramsal olarak hem çocuk koruma açısında vahim bir hata yapıyoruz '' yeni hazırlanan tasarı için söyledikleri ...
Chp' li Özel '' düzenleme ile 4 bin değil 17 bin istismarcı kurtulacak ''( evrensel .net haber bülteni )
Bu arada bir tarafta çocuklarını almış kadınlar konuşuyor ,ağlıyorlar .Çocuk yaşta evlenip ,kendileri gibi çocuklar doğurmuşlar .Yukarıda okuduğumuz sayıları oluşturanlar yani .Mağdurlar şimdi ,kocalarının hapisten çıkmasını istiyorlar .Kutsal devlet ana babaya yalvarıyorlar .''bir kereliğine ,lütfen bir kereliğine affet ,ben kendi rızamla çocuk gelin oldum , ben kendi rızamla kendim gibi çocuklar doğurdum '' diyorlar ,'' ben bile bile kendi hayatımı mahvettim,bile bile çocukluğumdan vazgeçtim,ama bilemezdim ki , hayat böyle sanıyordum ki ,beni okutmadılar ki ,beni eğitmediler ki '' demeyi bilemiyorlar .Neresinden tutsan elinde kalacak ,hangisine kızacaksın ,hangisine üzülecek , hangisine çözüm bulacaksın .Kokuşmuşluğun farkında değil ki. 17 bin istismarcı çıkacak dışarı , meşrulaştırılacak tacizler ama o yaşamını kurtarmak istiyor ,parasız pulsuz ,çocukları babasız kalmasın istiyor....Kutsal varlık hep göz yummuş yanlışa ,görmezden gelmiş insanını ,kime doğru yolu göstermiş ki ,hangi zorda kalan evladını kurtarmış ki , gününü kurtarmaya çalışırken .
Devlet anamız ya da devlet babamız ,yani ailemiz,yuvamız ,koruyucumuz ,kendimizi teslim ettiğimiz kutsal varlık bizi hep kötülüğe ,karanlığın kollarına atıyor .Bombalar patlatıyor yüreklerde bir bir ,çocuklar yere düşüyor bir bir..Çok ama çok acımasız evlatlarına karşı .Şimdi hepimiz ,çoluk çocuk ,kafesli evlerde ,yorganın altındayız, ağlıyoruz.Gözlerimiz korkuyla doluyor yaşlar akarken .Korkuyoruz , ya bir siyah el gözümü bağlarsa , ya bir daha gündüz olmazsa ....bir ufacık çocuk ,bir küçük öksüz ,bir çocuk gelin ....
5 Kasım 2016 Cumartesi
DOSTLARLA BİR GECE
15 yıldan daha eskiye dayanan bir arkadaşlıktı onlarınki .Önlerinde içecekleri ,kiminde rakı ,kiminde kola ,kiminde soda ,kiminde bira ,bir kaç meze ile eşlik ettikleri sohbet doyumsuzdu . Sohbetin en koyu zamanlarında ,hatta kahkaha atıp eski günlerini anarlarken ,yaptıkları hataları ,şapşallıkları birbirlerine anlatırlarken ,bazen hüzünlenip bazen neşelenirken ..., gözleri, sesi kısılmış ekrana kayıyor, ellerinde olmadan siyasete dalıyorlardı .Ekranda birileri hararetle konuşuyordu ,bir tartışma programında ve devamlı alt yazı geçiyordu ekrandan ....son dakika ...son dakika ...son dakika ....
Kadınlar kadehlerini kaldırdılar sağlığa ve bir yudum aldılar içeceklerinden ,sonra ekrana baktılar son dakika bombaları patlıyordu Diyarbakır'da o anda ,onlar bir otelin üst katında eşsiz bir manzarada oturuyorlarken ,Diyarbakır'da bir kadın ,patlayan bomba ile duvarları yıkılmış bir evin içinde oturuyor ,kanlı bir manzarayı izliyordu ,
ekran kırmızıya bürünüyor ,kadınların içtikleri rakı kıpkırmızı bir şaraba dönüşüyordu ,ve damaklarında patlıyordu ...
Kadınlar geçmişe döndüler bir ara. Geçmişi özlediklerini ,öğrencilerini ,komşulukları ,arkadaşlıkları anlattılar ,onlar geçmişi yad ederken ve geçmişe dönülemez ki derken , ülkeleri geçmişe dönmüştü bile , ekranda yine geçmişte yaşanmış sahneler yaşanıyordu tekrar tekrar . Seçilmiş bir partinin lideri ve milletvekilleri tutuklanıyordu ve bu ilk değildi ,bu yöntem denenmişti . 1994 yılında aynı sahneler yaşanmıştı.8 aralık 1994' de 15 yıl hapis cezası verilmiş ,9 haziran 2004 'de serbest bırakılmışlardı .O zaman ki aktörler Süleyman Demirel ,Tansu Çiller , Mesut Yılmaz idi.Hepsi destek olmuşlardı tutuklamalara .Sadece Erdal İnönü ve Murat Karayalçın karşı çıkanlardı...Sırrı Sakık ''2 mart 1994 de yaşananları darbe '' olarak değerlendirmişti .
Kadınlar geçmişe dönerken bunları anımsadılar, birbirlerine hatırlattılar .Sonra da günümüze döndüler.Garip olan şimdi ne Demirel ,ne Çiller ,ne Yılmaz vardı ,ama yaka paça atılanlar sahnedeydi yine.
Kadınlar bir daha kadeh kaldırdılar, bu sefer çocuklarına ,çocuklarının başarısına .
Tam bu sırada bir baba 2 çocuğunu ellerinden tutmuş okula götürüyordu Diyarbakır'da.Minicik çocuklar ,babalarıyla barikatı aşmak , geleceklerine , pardon sadece okula gitmek istiyorlardı .Toma'lar dizilmişti yan yana .Tanklar uzun namlularını çocuklara doğru uzatmıştı .Askerler izin verdi .Bir baba iki çocuğunu geleceklerine pardon sadece okullarına götürmek üzere barikatları aştı .Şimdi o çocuklar okulda Türkiye Cumhuriyetinin ne kadar demokratik olduğunu mu okuyacak ya da Türkiyede eğitimin herkese eşit dağıtıldığını mı öğrenecek , o küçücük beyinlerine kazınan görüntülerle hangi geleceğe adım atacaklar ,sağlıklı bir ruha nasıl sahip olabilecekler di?
Kadınlar çocuklarının sağlığına bir yudum aldıklarında içeceklerinden , bir bebek bir gözünü kaybetti haberleri geçiyordu ekranlardan .Kadınlardan biri dedi ki ''Bir kamyon dolusu para verebilirim çocuğumun bir gözü için ,bir diğeri dedi ki her şeyimi veririm çocuğum için .paramı ,evimi ,benim çocuğumu benden alıyorsa toprağımı '',Bir diğeri dedi ki ..Sonra da hatırladılar ''bir evladım daha olsa onu da şehit veririm'' diyen anneleri .Sustular ,hassas konu ,tartışılacak yönü yok .Keskin ,sivri uçlar ...
Sohbet ilerledikçe okudukları kitaplar ,izledikleri filmler ,etkilendikleri sahneler ,kimi İngiliz Hasta favorim derken ,kimi Karanlıkta Islık Çal ,kimi Sürü ,Yol derken , hepsinin favorisi farklıydı .O sırada ülkelerinde de bir film seyrediyor gibi hissettiler kendilerini .Yazarlar ,sanatçılar , farklı sesler çıkaran gazeteciler ceza evindeydi .Şimdi o güzel yazıları kim yazacak ,kitapları kim basacak ,filmleri, kim çekecekti ....
Bu arada Galatasay' da zaten Başakşehire yenilmişti ,hayatın içinde bunlarda vardı tabi ki .Galatasay
lı kadınlar üzüldü , ''bu sene işimiz zor ''dediler ,
Sıcak bir çay istediklerinde vakit epeyce geçmişti , sohbetin dibine varılmıştı ,geçmiş daha çok yer almıştı bu sohbette ,biraz da gelecekten bahsetsek dediler .Kimi emekli olmak istedi ,kimi hep kitap okumak ,hep film seyretmek ,kimi gezmek ,vardı tabi hepsinin hayalleri .Ortak noktaları ise şuydu , hepsi gelecekten korkuyordu .Göremiyorlardı kendi geleceklerini ,daha çok da gençlerin geleceğini ,ülkenin geleceğini ..
Onlar korkuyordu ama ülkenin cumhurbaşkanı korkmuyordu kimseden .Batıya ,Amerikaya ,muhaliflere ,dünyaya meydan okuyordu .Onu öyle seviyordu halkı zaten .''Kusura bakmayın ''diyordu batıya ,''Sevsinler sizi ''diyordu Almanyaya,''one minute'' diyordu İsrail 'e Yıllarca erevizyonda sonuncu olan ,Türk halkının ezilmişlik duygusunu öyle bir keşfetmişti ki arkasına aldığı insanlar kendini iyi hissediyordu ,iyi geliyordu onlara .Ama işte bazılarına da iyi gelmiyordu ...
Çaresizce umut arıyordu kadınlar ,çayları bedenlerini ısıtmıştı ama yüreklerini ısıtamamıştı .Bir çoğu üniversite yıllarını hatırladı .Sokaklara dökülen gençleri ,yine kirli siyaseti ,ama o zaman bile hep umut vardı dediler .Şimdi sağa baktılar ,sola baktılar , yok yok ,bulamadılar umudu .Siyasi hayat kilitlenmişti ,cılız sesleri ile muhalefet umut değildi artık .Romanlarda ,filmlerde bir kurtarıcı gelir sonunda ,insanlar farkına varır , doğruyu görürler ,haklıyı haksızı görürler ,yapılanlar cezasız kalmaz ... .Ama bu yaşananlar gerçekti ,roman değil ,film değildi ..Gerçekti ,patlayan bombalar ,evinin duvarları yıkılmış kadın , gözünü kaybeden bebek ,ölen insanlar , gerçekti ...
Çaylarını da yarım bıraktılar ,canları istemedi , çıktılar açık havaya .Sessiz ve boş sokaklar gözlerine çok güzel göründü .Yürüdüler, serin bir hava yüzlerine vurdu ,bir rüzgar esti ,dağıttı o hüzünlü havayı .O boş sokaklarda ,evler ışıklarını kapatmış ,dükkanlar kepenklerini indirmişken çocukluklarına dönüp ,hoplaya zıplaya yeni umutlara doğru yola çıktılar.Bir sonraki toplantıya ,duygudan duyguya koşmak üzere buluşmaya söz verip ayrıldılar ,her biri kendi umuduna ,kendi hayatına ,kendi geleceğine .....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)