9 Ağustos 2016 Salı

 ÖLÜME SEVİNENLERİN  ÜLKESİ


  Yaşamın anlamı her dönemde merak konusu olmuş.Hayata geliniyor ,ama neden ,amaç ne ?Felsefeciler,düşünürler ,bilim adamları bu sorunun cevabını bulabilmek için çalışmışlar.Sonra da her biri yaşadığı devre ,sahip olduğu dine ,döneminin kültürüne uygun olarak yaşamanın anlamını açıklamaya çalışmış .Platona göre yaşamanın amacı bilginin en yüksek biçimine ulaşmak ,Aristoteles için bir amaca yönelmek ,Nietsche için bir hiçlik ,Buda için katlanma ve daha niceleri .
   Sonuçta canlının yaşam hakkı vardır.Bu hayata adım attıysa hangi amaç için olursa olsun sonu da doğal sebeplerden olmalıdır, aynı doğumu gibi  .Normali budur.
    Ama ne yazık ki canlıların en gelişmişi ,düşüneni diye adlandırdığımız insanoğlu kendine sunulan bu hakkı yine kendisi yok etmiştir.
    Din adına haçlı seferleri yapılmış ,vatan uğruna kurtuluş savaşları yapılmış ,ekonomik çıkarlar uğruna dünya savaşları yapılmıştır.
     Günümüze doğru gelirsek ,çok yakına ,hatta daha da yakına kendi ülkemize gelirsek ..
Artık ölümlere sevinen bir halkın ülkesi olduğumuz her halimizden belli olmaktadır.
     Vatan toprağını kanı pahasına koruyan şehitlerimiz sayılar ile ifade edilmektedir.Şehit sayısı ile canımızın acıma katsayısı orantılı hale gelmiştir.Bir şehit kanıksanırken ,otuz şehit infaal yaratmaktadır.Şehit haberlerine içimiz yanıyorken ,ardından öldürülen terörist sayısı duygu karmaşası yaratılmakta ,acı oh olsuna dönüşmektedir.
     Kimse orada ölenlerin bir annenin yavrusu ,bir genç kızın sevgilisi ,bir arkadaş ortamının neşesi ,olduğunu düşünmemektedir
      Daha adi suçlara yönelirsek ,hunharca katledilen ve yüreğimizde onarılamaz bir yara açan Özgecanın katilleri bulundukları cezaevinde saldırıya uğramış ,biri öldürülmüştür.
Geleneksel cezalandırıcı adalet sisteminde kural budur.Belki de bir çok kişi bunu bekliyordu .Bu suçlular yaşamayı haketmiyordu ve cezalarını buldular DİYE düşünüldü.Sosyal medyada insanlar sevinç çığlıkları attı ,oh olsun dedi.Katilin ağabeyi kardeşimle gurur duyuyorum dedi .
    Oysa onlara ülkenin adalet sistemi cezalarını vermişti .Onlar artık  cezaevinde yani devletin koruması altındaydılar.
    Ama acı olan taraf şu ki devlet kimi koruyabildi ki ,cezaevinde suçluları koruyabilsin Bir devlet düşünün ki korunmaya muhtaç bütün vatandaşları zarar görüyor..Vakıflarında minicik bedenler tacize uğrarken ,gencecik fidanları birer birer devrilirken ,şehirleri boşaltılırken ,,kendi vatandaşının evini cayır cayır yakarken ,vatandaşının bilgilerini bile koruyamıyorken ...
    İşte bu ortamda en güzel insanlık dersi Özgecanın babasından gelmiştir.En çok sevinç çığlıkları atması gereken kişi olması gerekirken şöyle demiştir ''Ne üzülebildim ,ne sevinebildim....Bu  dünyada sadece 3 tane kalbinde kötülük taşıyan vardı ve onlar yok edilerek dünya kurtuluşa erdi.Ama maalesef böyle değil ,daha çok var .Şimdi bunların hepsini öldürelim mi?Bunlar marstan gelmediler.Bunlarda bir annenin ,bir dayının ,bir amcanın çocukları ve yeğenleriydiler...''
     Bu insanlık dersini bir kişi daha vermişti .Hafızalarımızı tazeleyerek onun sözleriyle yazımı bitirmek istiyorum .Hırant Dink 'in karısı Rakel Dink 2007 yılında  öldürülen kocasının ardından  şöyle demişti.''Yaşı kaç olursa olsun ,17 veya 27 ,katil kim olursa olsun ,bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum .Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim ''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder