9 Ağustos 2016 Salı

23 NİSAN ,NEŞE DOLMUYOR İNSAN ...
 
         Türk toplumundaki eğitim açlığını biraz gözlem yapan herkes görebilir ve farkedebilir.Anne ,babalar çocuklarının iyi bir eğitim alabilmesi için uğraşırlar.Sadece okullar ile yetinmeyip ,özel liseler ,etüt merkezleri ,özel dersler araştırırlar.Ekonomik durumları yetmese bile kollarındak bilezikleri satıp dersanelere gönderirler .Bu toplumu tanımayan bir kişi hafta sonlarında dahi kolunun altında kitapları ile sabahın erken saatlerinde yollara düşen çocukları görünce eğitime verilen önemi düşünür ve bravo diyebilir.
         Ama ,ne yazıkki ,eğitimde gelinen noktaya bakılırsa bu konuda pek de başarılı olduğumuz söylenemez.2015 yılı ygs sınav sonuçlarına göre:
         Matemetik dersi için ,40 soruda ,devlet liselerinin doğru ortalaması 2,92 çıkmıştır.
         Fen dersi için , 40 soruda ,devlet liselerinde doğru ortalaması 2,52 olarak saptanmıştır.
         Yani Türk eğitim sistemi temel derslerde sınıfta kalmaktadır.
         Oysa ne kadar uğraşmaktadır aileler ,çocukları matematikte en iyi olsun diye .Ama çarpım tablosu veya trigonometri formüllerini ezberleterek başarılı olunamamıştır.
         Ne kadar uğraşmaktadır  fen derslerinde başarılı olsun diye .Ama fizik kanunları ,periyodik cetvel ezberletilerek öğretilememiştir kimya ,fizik ,biyoloji .
         Ne kadar uğraşılmıştır türkçede ,edebiyatta iyi olsun diye.Ama 3,5 şiir ezberletilerek ya da dil bilgisi kuralları ezberletilerek amaca ulaşılamamıştır.
         Ne kadar uğraşılır ,paralar dökülür İngilizce öğrenilsin diye .Ama Türk öğrenciler bütün gramer kanunlarını bilir ,zamanları ezberler ama iki kelime ile derdini anlatamaz.
         Ne kadar uğraşılmıştır ,iyi birer vatandaş olsunlar ,vatanını,milletini sevsinler diye ...Ta ki 1932 yılından beri .Evet ,1932 yılından beri yani Cumhuriyetin hemen sonraki yıllarından beri .Her sabah andımız tekrarlatılmıştır küçücük beyinlere.O beyinlere kazınsın ,bir daha çıkmasın kazındıkları yerden diye.
         ''Türküm ,doğruyum ,çalışkanım.Yasam ,küçüklerimi korumak ,büyüklerimi saymaktır.Yurdumu ,milletimi özümden çok sevmektir''
           Ama yine başarılı olamamıştır Türk toplumu .Doğruyum diye her sabah avaz avaz bağırmıştır çocuklar .Buna karşılık  hep övünülmüştür insanımızın kısa yoldan zengin olması ile ,vergi ödememesi ile ...
          Küçüklerimi korumak diye bağırmıştır avaz avaz o küçücük gırtlaklar .Ama en çok da küçüklerini koruyamamıştır bu toplum .Tacize uğramışlar ,belirsiz kurşunlara hedef olmuşlar ,küçücük yaşlarda evlendirilip ,küçük gelinler haline gelmişler ve de gazete manşetlerinde barış sürecinin 365.yetimi olarak yer almışlardır.
          Türküm ,diye başlatmışız ,ama sonunu getirememişiz.75  Milyonun hepsine türküm dedirtememişiz ,dağlara ,taşlara ''Ne mutlu Türküm'' diye yazmışız  ,ama mutlu edememişiz insanlarımızı .
          İstiklal marşımızı en içten söyleyen yine o minicik bedenlerdir.Gurur duyarız onlarla ,damarları çıka çıka ,gözlerini kapatarak okurlar...Onlar ''KORKMA ,sönmez bu şafaklarda ...'' derken .Biz büyükler en çok korkanlar olmuşuz.Onlara armağan ettiğimiz bayramı kutlamaktan korkmuşuz.O küçücük beyinlerin düşünebilmesinden ,o küçücük kalplerinde sevginin yeşermesinden korkmuşuz .Elele tutuşmalarından korkmuşuz.
Küçücük bedenlerin ölmemesi için barış diyenlerden ,çocuklar ölmesin diye yazanlardan korkmuşuz .
          çünkü ,öğrettiklerimizin hepsi ezbermiş  ,hepsi yüzeydeymiş  ,derinlere inememişiz ,hissedememişiz ,hissettirememişiz .
           Küçücük vücutların bedenine ,sevgi yeşeren yüreklere ,barış diyen beyinlere dokunmuş , ama ruhlarımıza dokunamamışız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder