13 Nisan 2017 Perşembe

YOL ALMAK

                                         YOL ALMAK  

                   Bir seçime doğru yol almak , yeni bir ülke yaratmaya doğru yol almaktır ,
                   bir seçime doğru yol almak , daha iyi , daha mutlu bir vatana doğru yol almaktır,
                   bir seçime doğru yol almak , insanların gelecek kaygısını yok etmeye doğru yol almaktır ,
                   bir seçime doğru yol almak , namusunu ve canını emanet edeceğin kişilere doğru yol almaktır ,
           Tamam ,tamam , referanduma doğru gidiyoruz ,ama sonuçta bir tercih yapacağız .
           Tercih edeceğimiz partiler  ,liderler şu anlarda meydanlarda , mitinglerde boy gösteriyorlar ,bize kendilerini beğendirmeye çalışıyorlar .Bu mitingler ne kadar canlı , ne kadar renkli , ne kadar eğlenceli , ne kadar umut dolu olabilir , değil mi ? Çiçeklerle donatılmış meydanlar , ellerinde balonları ile çocuklar , liderler çiçek atıyor halka , karanfil , papatya ....,yüzler gülüyor , herkes herkesi kucaklamaktan bahsediyor .
          Evet veya Hayır diyecek olanlar , lütfen dürüst olalım , kimin hoşuna gitmez böyle bir tablo ?
          Ne yazık ki ...
                        26 .Mart .2017 .Sinopta bir AKP mitingi .



                 Durum bu . T.D.K DA UTANMAK diye bir kelime var .Diyor ki : Onursuz sayılacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak , mahçup olmak .
                  Daha bir yıl önce güzel ülkem , çocuklarımıza  tacizlerle , tecavüzlerle sarsılırken , hangi zihniyet bu pankartı bir çocuğun eline tutuşturur ve hangi zihniyet bu pankart ile poz verebilir sırıtarak  ve bu zihniyet ülkeyi nasıl bir girdaba , ahlaki çöküntüye sürükleyeceğini kanıtlar şaşkıncasına .
                 Okurken utandık , donup kaldık . İktidarda kalmayı en kıymetlimizin , en kıymetlilerimizin bedenine indirgeyen zihniyete çocuklarımızı ve geleceklerini emanet etmeyi düşününce bile  ürperdik .( NOT :   Verilen tepkilerden sonra bakan Özhaseki' den acıklama :Pankartı resim çekildikten sonra gördüm .Babasına kızdım .Sinop ' un köyünden  Türkiyeye yayılacağı aklıma gelmedi .Farkına varmadık .) Ah , Sayın Bakanım ,ah .Neyin farkına vardınız ki ?
                Ne yazık ki .....
              1. Nisan .2017 
 Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Biz söyleyecek sözü olan, projesi olan, derdi olan herkesle konuşmaya, görüşmeye, birlikte yol yürümeye hazırız. Tek bir şartımız var; kimsenin elinde silah olmayacak.....(Diyarbakır mitingi )
            

              8 .Nisan .2017 
Bir ülkeyi tek başına daha yıllarca yönetmeye talip bir lider , elinde bir silahla ,bir filmin başrolünde .Yardımcı rollerdekiler belli , abidik gubidikler . 
             Bu afişi gördükten sonra Sayın Cumhurbaşkanının hemen bu yaratıcı zihniyeti yargıya verip , hesap sorması gerekir.
 - Siz beni ne hakla elimde silah ile bir suçlu  gibi gösterebilirsiniz halkıma karşı ?
             Eğer ki Sayın Cumhurbaşkanı sormuyorsa ,
onun yerine başkaları sorabilir soruları .
           - O silah kime doğru doğrultulmuştu acaba ?
           - sigara yasağına uymayan insanlara mı ?
           - yoksa alkol gibi kötü alışkanlığı olanlara mı ?
           - yoksa 3 çocuk doğurmayan analara mı ?
           - yoksa 3 çocuğunu imam hatipe göndermeyen analara mı ?
           - yoksa 3 çocuk doğurup , birer birer çocuklarını şehit verip , yeter artık diyen analara mı?
           - yoksa , ama sizlerde insansınız ,allahın bir kulusunuz, sizde yanlış yapabilirsiniz diyenlere mi ?
           - yoksa ,yoksa , yoksa.....
          Bir seçime doğru yol almak , çocuklarımıza ,en kutsalımıza ,canımızdan daha değerlilerimize yan gözle bakmamaya yol almak demektir,
          bir seçime doğru yol almak , silahların üzerimize doğrultulmadığı günlere doğru yol almaktır ,
          bir seçime doğru yol almak , hakkımız olan mutluluğa doğru yol almak demektir.
          bir seçime doğru yol almak , hep birlikte şarkılar söyleyebilmeye yol almak demektir ,
              Şimdi şeçim zamanı , kendimiz ve çocuklarımız adına , şimdi şarkı söyleme zamanı , bütün insanlık adına .                      

6 Nisan 2017 Perşembe

DAHA ÇOK KÜÇÜKKEN

                                       




                             Çıkamaz çocukluğundan dışarı 
                             Kimse. 
                             Kardeşliğimiz bundandır 
                             Mavi sularla binlerce yıl. 

                                 DAHA ÇOK KÜÇÜKKEN   
    
                   Seni leylekler getirdi sözü ile başlamış ilk travma ,
    yemeğini yemezsen arkandan ağlar ile devam etmiş kandırmaca ,
    öpeyim geçsin ile izlemiş onu aldatmaca ,
    uyumazsan öcüler gelir ile geçilmiş korkuya ,
    ağlarsan veririm polis amcaya ile tehditler başlamış sırasıyla .
            Çocuklukları bu travmalarla geçen nesiller , doğal olarak aldanmaya , aldatmaya ve korkuya hazır bir toplumu oluşturmuşlar.
            Bu yüzden büyüdüklerinde de aldanmaya ve korkmaya hazırmışlar.
            Bir dönem komünizm gelecek diye korkmuşlar , komünistler gelecek , din elden gidecek ,ezanlar susturulacak diye . Bir dönem herkes bize  düşman    diye korkmuşlar , devletin bütçesinin en büyük kısmını savunmaya ayırmışlar .Bir dönem kendi vatandaşı olan kürtlerden korkmuşlar , kürtçe konuşacaklar  diye .Böyle olmayacak şeylerden korkarken , esas korkmaları , ürkmeleri gereken şeylerden korkmamışlar.
            Dışa bağımlı olan ekonomilerinden ,
            bir dönem içi boşaltılıp batan bankalardan ,
            yok olan tarım arazilerinden , ormanlarından , kirlenen denizlerinden , nesli tükenen balıklarından ,
             gittikçe kalitesi düşen eğitimden , yozlaşan kültürden ,
             işsizlik oranlarının korkunç rakamlara ulaşmasından ,
             her gün sıra sıra gelen şehit cenazelerinden ,
             dini siyasete alet eden politikacıdan ,
             yolsuzluktan , çalan ,çırpan siyasetçiden , ne gariptir ki korkmamış bu toplumun insanları .  Hafızalarımızı biraz tazelersek :
            yıllarca aldatılmamış mı bu ülkenin insanları böyyük Türkiye diye ,
            yıllarca aldatılmamış mı bu ülkenin insanları  köprüler , yollar yapıyoruz gelişiyoruz diye , oysa gelişmekte olan ülke sınıfından bir türlü çıkamamışlar ,
            yıllarca aldatılmamış mı , Türk , Kürt ,alevi ,bütün herkes bu ülkede kardeştir diye , oysa bütün kardeşler birbirinin gözünü oymuş ,
            hele hele son günlerde aldatılmayan mı kalmış  bu ülkede , aldanmayan parmak kaldırsın desek sayabiliriz.tüm devlet erkanı da dahil .(Son anda yapılan açıklama ile çok şükür ki sayın Cumhur başkanımız '' ne aldandım ,ne de aldattım'' dedi de rahatladık .)
              İşte bütün  korkularımız ve aldanmalarımız bir bir tokat gibi yüzümüze vurdukça hala silkinememek , hala uyanamamak , hala farkına varamamak ne ile açıklanabilir dersiniz ?
            Cevap verelim , ne ile açıklanabilir  biliyor musunuz ? Seni leylekler getirdi cümlesi ile açıklanabilir herhalde.
             HAYIR ,bizi leylekler getirmedi diyebilmeli artık bu toplumun insanları .Öpünce geçecek cümlesi ile açıklanabilir bu travmalar herhalde.HAYIR , öptün ama geçmedi diyebilmeli bu toplumun insanları . Yemezsen arkandan ağlar ,sözüne karşılık , HAYIR , ağlamaz ,ama ziyan etmemeliyim diyebilmeli bu toplumun insanları , HAYIR , o teyzenin çantasında iğne yok diyebilmeli artık .Aldatılma ve korkutulmanın yarattığı travmadan ancak üzerine gidilirse kurtulabilir bu toplumun insanları .HAYIR , biz rejimin değişmesini istemiyoruz diyebilmeli bu toplumun insanları , HAYIR , biz yargının üzerinde bir kişinin ya da bir zümrenin olmasını istemiyoruz diyebilmeli bu toplumun insanları , HAYIR , iktidarda kim bulunursa bulunsun benim başörtüme ya da yaşam tarzıma kimse karışmaz diyebilmeli ve bunu görebilmeli bu toplumun insanları , HAYIR  , hayır diyecek olanlar terörist değildir ,diyebilmeli bu toplumun insanları ...
                          İşte o zaman aldatılma ve korkutulma travmasından kurtulacaklar ve hem kendileri hem de toplum huzura kavuşacaktır.
                          O yüzden bu gün diyoruz ki '' HAYIR , biz her şeyin farkındayız artık , yani bizi leylekler getirmedi bu dünyaya ''

                    Çıkamaz çocukluğundan dışarı
                    Kimse
                    Bundandır inanmamamız
                    Kocaman bombalara.       F.H.Dağlarca

2 Nisan 2017 Pazar

EYYY AVRUPA !



                                   EYYYYYY     VİYANA  !

                       Ey , Viyana ....2 milyoncuk nüfusunla , 415 km2 yüzölçümünle  , dağlık arazilerinle tarımda  avrupada 1 numaralara oynuyorsun , kişi başına düşen milli gelirin benim büyyyük Türkiyemin 5  katı civarına yükselmiş , meydanlarının 4 bir yanından klasik müzik sesleri yükseliyor
Mozart 'ı , Beethoven ' ı yetiştirdim diye havalanıyorsun ,

 Dünyanın bütün değişik ülkelerinden sarı ,siyah ,esmer ,buğday tenli ,çekik gözlü , başında kippa taşıyanlarI , başında türban taşıyanları himayene alıp ,üniversitelerine doldurmuşsun ,( kozmopolit yapı son günlerde yaşanan islami terör olayları yüzünden başörtü ve dini sembollere karşı görüşler de ortaya çıkmaya başlamıştır ) 1368 yılında kurulmuş Viyana üniversiten de artık  tarihi eser olmuş ,yenilenmesi gerek aslında !

                     
.Meydanların eski püskü heykellerle dolu  , alttaki VEBA HEYKELİ gibi , 1600 lü yıllarda kenti kasıp kavuran veba salgını sona erdiğinde bir anıt yaptırmayı adayan imparator 1.leopold tarafından yaptırılmış bir anıt...
Meydanların da   eski , taaaa yüzyıllar öncesinden kalma binalarla dolu .örneğin museum guarter :sanat ve müzelerin bulunduğu  bir binalar topluluğu .




Bir tane AVM  yapamamışsınız koca Viyanaya .Devasa  meydanlar var ama bir tane gökdelen dikememişsin o meydanlara  ,
                   Yamuk ,yumuk binalar yapıp, binlerce turistin gelmesini sağlamışsın ...Hundertwasser evleri mesela ,ilginç mimarisi ile dikkat çekmekte tabi ki .

 Bu dalgalı görünümlü , yamuk yer döşemelerini yapan mimar demiş ki :'' eğri büğrü bir yüzey ,ayaklara tatlı bir melodi gibi gelir ''
         
            Swarouski ' yi marka haline getirmişsin ,
       
Bizim markamız yok diye , bizi AB' ye almıyorsunuz belki de , ama yanılıyorsunuz .şu 16 nisanda allahın izniyle başkanlık sistemine geçelim , göreceksiniz ne markalar üreteceğiz ....
                      Aç aç gezilemez tabi ki ...Viyana da snitzel yemek çok moda ...Özellikle figlmüller de ..1905 yılında kurulmuş , kapısında kuyrukların oluştuğu  ,internetten rezervasyon yaparak gidebileceğiniz en meşhurlardan .
 .
                                        Çok yüklendik Viyana ' ya .Viyananın simgelerinden biri ile kapatıp gönlünü alalım .

         
                                   EYYYYYY   BUDAPEŞTE !

                       Ortasından nehir gecen ülke , sarı bulanık suyunla güzelim diye gelin gibi süzülüyorsun . O suyun üzerinde hala 1840' lı yıllarda yapılmış mühendislik harikası sayılan aslanlı  köprünüz duruyor .


               

 Bir de nasıl bir mesleki ahlak anlayışı ise , aslanların dili yok diye hatalı yapıldığı varsayıldığı için mimarının kendine nehire attığı söylenir .Deli mi neymiş bu mimar ?Ki öyleymiş ,kendini attığına göre.Bizde köprüler çöker , depremde 100 bin kişiler ölür , herkes hayatına devam eder  ...


                                       
                        Hele nehir boyunca bomboş araziler duruyor  oralara  ne kadar çok gökdelen yapılırdı ,bizim Ağaoğlu bir el atsa oralara , işte   Margaret adası da nehrin ortasında yemyeşil parklarıyla , yürüyüş alanlarıyla nehri süslüyor .
                                     
    Olacak iş mi , hala 1240 lı yıllarda ilk temeli atılan saraylar  dizilmiş sağlı sollu  , avrupanın en güzel parlamentosu .....

  Biz daha yeni saray yaptık Ankaraya Beştepeye , yıl 2017 .Eyyyyy Budapeşte , senin parlementon dünyanın 3 . büyük parlamentosu olabilir ammma 100 yıllık .çooook eski ...

İşte bir tane daha .Balıkçı tabyası : 100 senelik geçmişe ait.1902 senesinde tamamlanmış . Üzerindeki 7  kule 896 senesinde bu havzaya yerleşen 7 macar kabilesini göstermektedir .Yakında bir balık pazarı bulunması ve yaşanan tüm savaşlarda balıkçıların çok büyük desteğini gördükleri için bu ad verilmiştir .Budapeşte manzarası için buraya gelinir .

               

Matthias kilisesi : 13. yy da yapılmış .Macar krallarının taç giyme törenlerinin yapıldığı kilise.Adını aydınlığın sembolü sayılan kral Matthiasdan almış .İçinde bir çok hazine ve emanet bulundurması açısından çok değerli bir yapı .

                                     

Akıllı kadınlar pazarı ya da merkez hal , Budapeşte merkezde .Alt katı yiyecek ,sebze meyve hali ,üst kat hediyelik eşya ve fast food tipi macar yemekleri yiyebileceğiniz  kısımdan oluşuyor . Her yer paprika ile süslenmiş .Yani bizim kırmızı biberimiz.Ve de gulaş ...Türk yemeğine benzer ,etli patates tadında ,değişik sebzeler de eklenebiliyor.
                 

Yemeklerden sonra iştah kapatıcı bir sahne . .Tuna nehri kıyılarında kurşuna dizilen yahudilerin anısına yapılmış ayakkabı heykelleri ise tokat gibi yüzünüze çarpıyor , Budapeştenin soğuk bir rüzgarı gibi .Trenler çok dolu olduğu için toplama kamplarına gönderilmeyen Yahudilerin Tuna nehri kenarına getirilerek kurşuna dizilişlerini unutmayınız diyor.


 
 Ve  de hatta denizin olmamasına rağmen su topu ve yüzmede dünya da bir numara olmuşsun .Bize nispet yapar gibi ...
Biz de atletizmde derece yaptık .İnanmadınız mı ?Sporcular mı , aa evet hepsi Kenya asıllı ...



                                  EYYYYY   PRAG !
              VLTAVA nehri üzerine kurulmuş ,1,2 milyon nüfusu olan eyyy Prag .Masal şehir ,Avrupanın kalbi denen Prag ...Ortaçağ 'dan kalma eserlerinle bu ünvanları almışsın ,ama sende de bir numara , bir yenilik yok ...
               1410 yılında yapılan dünyadaki en eski çalışan saat olma özelliğini taşıyan astronomik saatinle turistleri çekiyorsun kendine..
  12 saat dilimini ve 12 burcu simgeleyen ve değişik figürlerle süslenen bir saatin var ünlü meydanında.
                elinde ayna bulunduran figür : kibir ve kendini beğenmişlik
                 elinde  altın kesesibulunduran figür : aç gözlülük ve hırs
                 iskelet figürü  : ölüm gerçeğini
                mandolin çalan figür: eğlenceyi  simgeliyor


                Kafka çıkmış topraklarından , ama o da senin gotik havandan etkilenip hep bunalım takılmış , ya bir böceğe dönüşmüş ,ya bir davanın içinde yuvarlanmış , ya da hayatında  3 kez gördüğü kadına mektuplar döşenmiş .
                 ''kentin sivri pençeleri ''   sözleri ona ait , bu pençeler  gotik TYN  kilisesinin kuleleridir belki de.

                   Meydanlarının  arnavut kaldırımları da yüzyıllık belli ki .Sizin buralara Çin granitleri pazarlayanlar olmadı mı acaba ?
                                   Eyyyy prag , bir köprü muhabbeti burada da almış başını gidiyor.Neymiş Charles köprüsünü görmemek olmazmış . 14 .yy da yapılmış bu köprü üzerinde 30 adet heykel bulunduruyormuş .
                               
                   Gerçekten çok eski .EYYYY  PRAG biz ne köprüler yaptık ..Hem de kavga dövüş , yaparım yaptırmam arasında .Hepsi yepyeni .Hem de etraftaki araziler öyle bir değerleniyor ki , kapış kapış gidiyor ,laf aramızda eşe dosta tabi ki .Boğazın  iki kenarına , ne gökdelenler , binalar dikiyoruz bir görseniz....
                                     
 Prag kalesine de cıkınca katedral( üstte ) , aziz george bazilikası ( altta ), asker değişim merasimi sizi bekliyor .
    Kalede altın yola girmeden olmaz. Sanatcıların ,ressamların , oturduğu bir bölge imiş eski zamanlarda.No: 22 Kafkanın evi .Milenaya mektuplarını yazdığı evmiş .Evlerin üst katları müze  şeklinde..


                                        Prag da trdelnik yenirmiş , ve de zaten bütün sokaklarda bulmak mümkün . Krepin pudra şekerine batırılıp közlenmesi hali , istenirse içi çikolata soslarla ,kremalarla zenginleştiriliyor.
                             Haydi bir de siyah bira içelim artık , çok yüklendik avrupaya ....hafif karamelli tadı ile siyah bira içmeden dönmemek gerekir .Eyyyy Prag  siyah biranın tadı  iyiymiş , beğendik .
  En son olarak da BARIŞ  ve ÖZGÜRLÜK diyelim , Lennon duvarına gidelim .Lennon ' ın anısına graffitti ve şiirlerle anıtlaştırılan duvar da turistlerin uğrak yeri olmuş .1988 yılında kominist rejim duvarı beyaza boyayıp etkisini azaltmaya çalışsa da , rejimden sonra duvar eski halini almıştır.

                                         
   
  Bir Orta Avrupa gezisini biraz ironi katarak yazmaya çalıştım .Büyüklerimizin dili bize de bulaşıyor tabi ki .Bu günlerde EYYYY Avrupa çok moda ,malum .   Ülkemizi çok seviyorum .En güzel coğrafya , zengin kaynaklar , çalışkan insanlar , müthiş zengin bir mutfak kültürü ve medeniyetler zinciri .Bu sahip olduğumuz değerleri görmemek mümkün mü ?Ama ya değerini bilememek , sahip olduklarının ,mutfağının ,medeniyetlerinin ,ya da  insanlarının .Başkalarına bağırıp çağırmakla değer mi kazanıyor insanımız , geri mi geliyor yok ettiğimiz tarihimiz ,eserlerimiz.Ehil ellere düşememiş memleketim içeride insanlarıyla birlikte ağlıyor .Haketmiyor bunu ,haketmiyoruz bunları .EYYY bizi yönetenler , eyyyyy  yönetmeye talip olanlar , Avrupaya ne kadar ırkçı , faşist etiketleri yapıştırsanızda , unutmayın hiç bir Türk vatandaşınız ülkesine geri dönmek istemiyor .Bizi başka ülkelerin  faşist olup olmaması hiç mi hiç ilgilendirmez .Biz yaşadığımız ülkemize bakarız.Kaç gazeteci hapiste ,kaç seçilmiş milletvekili tecrit altında ,kaç akademisyen tutuklu , kaç kişi korkmadan hayır diyebiliyor ve  aynaya bakıp , mutlu ve umutlu gülebiliyor muyuz , işte bizi ilgilendiren budur .Güzel ülkeme ve güzel ülkemde yaşayan güzel insanlara ,  güzel günler dileğiyle ....