Ben yıllardan beri
Olmayacak düşlerin peşinde miydim
Durmadan usanmadan şarkı söyledim
Rüzgara karşı söylenen şarkılar mıydı
Çalıştım çalıştım yapılar yaptım
Boşa harcanan emekler miydi onlar
Yoksa .
Hayır,
Olamaz
Hayır hayır
Olamaz hayır
Olamaz hayır
O SİHİRLİ KELİME
HAYIR diyememek insanlarla kurulan bağın zayıflaması ,kopması endişesinin bir sonucudur.
O da hayır demeyi beceremeyenlerdendi .Karşıdakinin talebini yerine getirmezse ilişkisinin yara alacağını düşünürdü .Sevgilisine hayır diyemezdi ,ya beni terk ederse diye korkardı .
Ailesine hayır diyemezdi ,ya beni sevmezlerse artık ,diye korkardı .
Arkadaşına hayır diyemezdi ,yalnız kalırsam diye korkardı .
Patronuna hayır diyemezdi ,beni işten çıkarırsa diye korkardı .Ah ,ne kadar zordu o iki heceyi bir araya getirmek !
Hep yuvarlak cevaplar verirdi .'' sonra bakarız '' , ''ben seni sonra ararım '' , '' tabii olabilir de '' ,'' bilmem ki '' , '' büyük bir ihtimalle '' , '' belki '' en çok kullandığı sözcüklerdi .
Kendine de bir savunma mekanizması yaratmıştı .'' onu kırmak istemiyorum '' ,'' üzülmesini istemem '', '' şimdi reddedersem ayıp olur '' gibi ...
Tabi ki sonuçta kırılanın kendisi olduğunu , üzülenin kendisi olduğunu ,aslında yapmak istemediklerini yaptıkça , söylemek istemediklerini söyledikçe hem kendisini kandırdığını ,hem karşısındakileri kandırdığını ,hem de dürüst olmadığını fark ediyordu .
Ve tüm bunların bir öz güven sorununu işaret ettiğinin farkındaydı ,öz saygısını kaybediyordu .Bunları bilmek durumu daha sıkıntılı hale getiriyordu .
Artık bir düdüklü tencereye benzemişti . Hayır demeyi beceremedikçe içinde birikenler düdüklü tenceredeki buharlar gibiydi .En ufak bir etkide patlamak üzere birikiyordu .
Uğraşıyordu istemediği şeylere karşı hayır diyebilmek için .Sanırsınız ki hayır diyebilmek bir Fransız devrimi yapmak gibiydi onun için , ya da aya ayak basmak gibiydi . Bir çok insan için küçük bir adım, ama onun için dev bir adım.Sanırsınız ki Neil Armstrong...
Oysa ne kadar kolaydı .Ha - yır .2 hece topu topu .Bu kelime uğruna tam bir kurtuluş savaşı vermeye başlamıştı ki .....
Tam hayır diyebilecek noktaya gelmişti ki .....
Yaşadığı küçücük adacıkta hayır diyenler işlerinden atılmaya , ada dışına sürgüne gönderilmeye ,tutuklanmaya ,vatan haini olarak suçlanmaya başladılar.Tam o kelimeyi rahatça kullanma olgunluğuna ulaşmıştı ki o kelime suç unsuru sayılmaya başlandı .Bir terslik vardı bu işte .Yıllarca hayır diyemediği için kaybettiği o kadar çok şey vardı ki ,şimdi hayır diyebiliyordu bu defa da özgürlüğünü kaybediyordu .
Şimdi seçim zamanıydı .Yıllar içinde toplum, aile ,çevre baskısına karşı koyabilmeyi ancak başarabilmişti .Kendini bulmuştu ,içinde devrim yapmıştı
Yeri geldiğinde hayır diyebilmenin ,kendi öz saygısına etkisini gördükçe ve ruhundaki hafiflemeyi hissettikçe ve hatta hatta çevresindeki insanlarla ilişkisinin daha sağlam ,güvenli hale geldiğini gördükçe ne yapsam diye düşünmeye başladı .
Artık geri dönemezdi .Ele geçirdiği bu özgür kişiliğini kaybedemezdi artık , çok acısını çekmişti çünkü .Topu topu 2 heceydi söyleyecekleri .Adanın en yüksek tepesi olan sözde demokrasi tepesine çıktı ,önce yavaşça ,sonra biraz daha cesaretle ,sonra da avaz avaz : ''hayır , Hayır ,HAyır ,HAYır ,HAYIr ,HAYIR , HA -YIR '' dedi :)
Aşık olup Kaf dağından aşmıştım
Yollara düşmen gereksiz miydi yoksa
Dünyayı değiştirirken ölmüşlerdi
Boşa harcanan hayatlar mıydı onlar
Yoksa.
Hayır
Olamaz
Hayır hayır
Olamaz hayır
Olamaz hayır (bulutsuzluk özlemi )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder