1 Ekim 2016 Cumartesi

HANGİ TOHUMU EKMELİ ?

                                             HANGİ TOHUMU EKMELİ ?        


                         Bazen haykırasın gelir ,içinden dolup taşar söylemek istediklerin .Sorular gelir aklına onlarca ,yüzlerce .Sorarsın da .Muhatabı  kimdir bilmeden hem de .Ortaya sorarsın ,dökersin içini  cevap alamayacağını bile bile .Ama tutamıyorsundur içinde ,kendiliğinden dökülür .
                         Bazen çok sessizleşirsin ,Görürsün ,dinlersin ,izlersin ,şaşarsın ,korkarsın da ne söyleyeceğini bilemezsin .İşte bu dönemler kendi kendine konuştuğun ,cevapları bulmaya çalıştığın dönemlerdir.Hepimizin var bu dönemleri .Bireysel duygusal travmaları atlatmak daha kolay oluyor .İçine kapandığında birileri illa ki açar seni .Bir dost ,bir arkadaş ,bir sevgili ,bir kedi ,bir bulut ,bir şarkı .
                    Karamsarsam hep PİNHANİ' nin şarkısı aklıma gelir ve onu dinlerim .
             Yalnız kaldıysan , kalkıp pencerenden bir bak 
                 Güneş açmış mı , yağmur düşmüş mü 
             Dön bak dünyaya 

                   Herkes gitmişse , sakince arkana dön bir bak 
             Dostun kalmış mı , aşkın solmuş mu 
                      Dön bak dünyaya , dön bak dünyaya 

            Yalnız kaldıysan , kalkıp pencerenden bir bak 
                       Güneş açmış mı , yağmur düşmüş mü 
              Dön bak dünyaya 

                       Bir sonbahar kadar yalnız , bir kış kadar savunmasız 
             Ya da ilkbaharsan , yolun başındaysan ....

   Böyle bir şarkı ya da bir başkası o an içini açabilir ,kalkıp güneşe bakabilirsin açmış mı,yağmur düşmüş mü görebilirsin ,sakince arkana dönüp bakabilirsin .
               AMA topluma ,kalabalıklara haydi hep beraber güneşe bakalım açmış mı ,haydi yağmura bakalım düşmüş mü ,diyemeyiz ,sayın büyüklerimizin  deyimiyle velev ki dedik ,git işine ,kafayı mı yedin gibi   cevaplar alırız değil mi ?
               Hep devrimler toplumsal düşünülmüş ,laik devlet kurmak ,işçi devrimi yapmak , toplumun yüzünü batıya döndürmek gibi ,ya da köylümüze toprak reformu gibi  .Gördüklerimiz hep başarısızlık ,hep aldanmaca ,aldatmaca olmuş .Laik devlet değil ,laikliğin gerçekten gerekli olduğuna inanan  insan ,toplumun değil bireyin yüzünü batıya döndürmek olsaydı yaptıklarımız  ya da toprak reformunu biz değil de gerçekten köylü talep etseydi ,aldanır ya da aldatılır mıydık acaba?
             Kültürlü toplum değil ,kültürlü bireyler yetiştirmek ''.Kitlelerin gelişmesi olanaksızdır.Ne bir devrim,ne bir ideoloji bunu başarabilir ''(tanrılar okulu ,sayfa 253)
Tabi basit bir denklem aslında değil mi ?Toplum bireylerden oluştuğuna göre .Önemli  olan o bireye bunu özümsetebilmek .Yıllarca ANDIMIZI okuyan nesillerden buralara nasıl gelindi diye hiç düşünülmüyor mu acaba ?O yığınlar okudu her gün ama , kitle halinde yemin ettiler her gün de ,tek başına birey ne hissetti ,ne anladı acaba ? Oysa gerçek eğitim her türlü beyin yıkamadan ,bağımlılıktan , dini zorlamadan ,batıl inançtan uzak olmalıdır.Önce birey kişilik çatışmalarından kurtulup ,farkındalığını yükseltecek , analiz yapma yeteneğine kavuşacak ki ,sonra dünyadaki çatışmalardan ,şiddetten ve savaşlardan uzaklaşacak.
           Şu anda da farklı bir türünü yaşıyor okullarımız.  Okullar açıldı ,minicik beyinler şimdi de 15 temmuz demokrasi zaferiyle yıkanıyor.Ne olacak yani ,şimdi de bütün çocukları öcü fetö deyip korkutacak mıyız ...fetö savar mı vereceğiz ellerine ...Bizi aldattılar deyip ,aldatılan bir nesil olduğumuz gerçeğini onların bilinç altına mı yerleştireceğiz .Peki bu çocuklar güvenmeyi kimden öğrenecek ,güven duygusunu onların minicik beyinlerine nasıl inşa edeceğiz ?
           '' Ne mutlu Türküm diyene '', '' hangi  çılgın bana zincir vuracakmış ,şaşarım '' gibi kahramanlık ve güven duygusundan , ''ama biz aldatılmışız'' ,diyecek olan nesillere geçiş .
                  Bu sistem de başarılı olamayacak ..Çünkü yine kitlelere oynanıyor .Bireysellik yok ,ama bizim gibi toplumların en zayıf noktası din olduğu için toplumsal kavrama daha kolay olacak.Ülkemizin uzun yılları gidecek yine boşa geçmiş olarak ,ama tam bir devrim olmayacak .Çünkü bireysel düşünme ,analiz etme yeteneği olmadığı için bireylerde kalıcı etki yaratmayacak .Kısaca Türk toplumu bir öyle ,bir böyle savrulmaya devam edecek .Her daim sonbaharı yaşayacak .Kimi zaman laikler ,kimi zaman muhafazakarlar ,ama her  zaman yoksullar ,gecekondular ,ezilenler mağdur olacak .
          .Don Miguel  Ruiz demiş ki '' her insanın zihni verimlidir ,önemli olan oraya ne tür tohum ekildiğidir .'' Bizim tohumlarımız hep GDO' lu ...Korku tohumu ,para tohumu , din tohumu , öteki tohumu , aldanma ,aldatma tohumu, yolsuzluk tohumu  .Ve  bir de atasözü '' ne ekersen onu biçersin ''.İşte tohumlarımız ,işte ürünlerimiz .
            .Çok şey yazayım dedim ama beceremedim .Aynı ülkemizdeki gibi hepsi birbirine karıştı .Belki de şu anda ki psikolojilerimizi yansıttı .
             Kısaca demek istemiştim ki ,ülkemizin sağlam temellere oturtulması , ekonomimizdeki refah , korku kültüründen  uzak bir toplumun varlığı ,ancak vizyonu geniş ,farkındalığı yüksek ,sorular sorabilen ,mutlu bir yaşam hayal edebilen ,sadece şükretmeyle yetinmeyen bireylerin sayısı ile doğru orantılıdır.
                Haydi hep beraber bireysel devrime  ,korkmadan soru sorabilen çocuk yetiştirmeye ve minik beyinlere mutluluk ,iyilik ,sevgi ,şefkat ,yardımseverlik tohumları ekmeye ve sonra da ,pencereye gidip bakmaya ,
               Güneş doğmuş mu ,yağmur yağmış mı ,dostun kalmış mı ........

            
             

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder