BİR KAÇ KULAÇ ÖTEDE
Bugün Erdek çok hareketliydi .Bense sakin .Bayram sonrası yorgunluğu atmak için yine çınar altındayım .Bu yaz kuzey rüzgalarına teşekkür ediyoruz .Temiz deniz için .Kuzey rüzgarları sağ olsun ,hep olsun .
Karşıdaki iskele daha da hareketli ,çok kalabalık görünüyor.Güvenlik görevlileri ,emniyet güçleri ,telsizli ,kulaklıklı ,siyah ceketliler.2 tane helikopter ,bir tanesi swarovski .
Bense denizde sakin .Sırtüstü yüzüyorum ve tepemde bana bir helikopter eşlik ediyor.Kültür fizik hareketleri yapıyorum ,bel fıtığım için ,belimdeki acı geçsin diye.
Birileri daha acı çekiyor belli ki .Sayın cumhurbaşkanının en güvendiği(darbeyi bile kendisinden öğrendiği ) ismin annesi vefat etmiş .Başsağlığı diliyoruz ayrıca. Cumhurbaşkanımız diyor ki '' annemden sonra anne dediğim insandı .''Yani o da acı çekiyor ,kaybı karşısında .Çünkü bütün programlarını yarıda kesip koşuyor son görevini yapmaya .
Benim canımın acısı geçecek ,çünkü fiziksel ve çözümü var.Ama kaybedilenlerin acısı geçmeyecek ,belki ilk günkü gibi olmayacak ama sadece küllenecek .
''Acının şiddeti önemli değildir ,sürekliliği önemlidir '' sözü aklımıza geliyor ve bu söz ülkemizi çağrıştırıyor birden .Bizim güzel ülkemizin acıları sürekli , sona ermeyen cinsten .
Acıların şiddetinin karşılaştırılması mümkün olabilir mi ?Acıyı yaşayanlar acı yaşatabilir mi?Ama işin içinde iktidar ,vatan ,toprak ,din gibi kutsal kavramlar varsa insanlar pahasına,bedeller ödemek pahasına ,çocuklar pahasına acı yaşanıyor ,yaşatılıyor .
Ateş düştüğü yeri yakıyor,ama acının şiddeti ölçülemiyor.
İskelede 2 helikopter.Yavaş yavaş pervaneleri hareketleniyor ,belli ki birazdan havalanacaklar.Yolcularını bekliyorlar .
Bir kaç kulaç ötemdeler.O kadar yakın ki .Sormak istediğim ,cevabını kendi kendime veremediğim o kadar çok soru var ki ..İflah olmaz bir iyimser ve barış sözcüklerinin peşinde kandırılmaya hazır bir kişinin soruları
Bir kaç kulaç ötede cevaplar .Ama ulaşsam bile alacağım cevaplar beni tatmin edebilecek mi ,bana umut verecek mi ?
Soracaktım ,
acılar hepimizde aynı mı hissediliyor ,sizin acınız ile bizim acımız aynı mı acaba ?
Kutsal varlıklarımız ,mehmetçiklerimizin acısı biter mi ve onların üzerine mutlu bir vatan inşa edilebilir mi ?
Ya da kandırılarak ( ki herkes kandırılabiliyormuş ,örneğin tüm türkiye ) dağlara çıkarılmış gençlerin annelerinin acıları daha mı az acaba ?
Hafızalarımızdaki acılar ne kadar zamanda küllenecek ?Örneğin Uğur Mumcular, Türkan Saylanlar ,Deniz Gezmişler ,Menderesler ,Hrant Dinkler, Ahmet Kayalar ,Eşref paşalar , Muhsin Yazıcıoğlular ,oradan buradan farketmez ,bu ülkenin çocukları ,değerleri ....acıları küllenecek mi?
Fotoğraflarına bakamadığımız Aylan bebek ,isimlerini unuttuğumuz düğüne giderken ölüme giden çocuklar ,onların acısını kim daha çok hissetmeli acaba?
Ergenekondan suçlu bulunan Ali yarbay ile fetöden tutuklu savcı Seyfettin Yiğit 'in intiharları hangisinin eşine ,çocuklarına daha çok acı çektirmiştir ,çekilen acılar arasında fark var mı dır acaba ?
Bazılarının kandırılması acı çektirmezken ,bazı kandırılmalar niye daha çok acı çektiriyor?Kandırılmanında mı şiddeti var ve kim ölçüyor acaba?
SORMAK İSTERDİM ,bugün tutuklu bulunan Altan kardeşlerin babasına,Çetin Altan'a ödül verirken demişsiniz ki '' farklılıkların kabulü kolay olmamış ,kemikleşen ön yargılar ,tahammülsüz anlayışlar ,düşünceyi ağır şekilde cezalandırmış ve bedelini bütün Türkiye ödemek zorunda kalmıştı .......söz olmadan ,yazı ve fikir olmadan ,uygarlık iddiamızı gerçekleştiremeyiz ....farklı düşünmek asla birbirimizi anlamaya ,en azından anlama çabasına mani olmamalı .....Demokrasinin temeli ,tahammül duygusudur. ''peki bu sözlerin arkasından bugün ,
gazeteciler ,yazarlar ,bilim adamları hapishanedeyken sormak gerekmez mi ?Hep korkacak mı insanlar düşüncelerinden ? Korkunun da şiddeti var mı ?Kim daha çok korkmalı ,sizden olanlar ya da bizden olanlar mı ?
Ya bu ülkenin kadınları ? Küçük yaşta evlendirilmiş , eğitimden mahrum bırakılmış , şiddet gören , devleti tarafından korunamayıp öldürülen , kuzucuklarını vatana feda eden , ya da hiç haber alamayıp boş gözlerle dünyaya bakan analar.Sizce hangisinin acısı daha çok acıtır?
Sormak isterdim birkaç kulaç öteye , Çözüm dediniz ,demiştiniz ,
acıları yok etmenin bir çözümü yok mu ?
barışı getirmenin bir yolu yok mu ,
bir acı reçete bile yazılamaz mı ?
mutsuz kralın ülkesi mi olacak hep bu ülke ?
biraz kulak verse bize bu mutsuz kral ,
desek ki ona acılar üstüne inşa edilemez mutlu bir vatan...
çok yakınımdaydı ,bir kaç kulaç ötemde ve benim acılarım ve onun acıları ve tüm ülkenin acıları .
BİR KAÇ KULAÇ ÖTEDE
Bugün Erdek çok hareketliydi .Bense sakin .Bayram sonrası yorgunluğu atmak için yine çınar altındayım .Bu yaz kuzey rüzgalarına teşekkür ediyoruz .Temiz deniz için .Kuzey rüzgarları sağ olsun ,hep olsun .
Karşıdaki iskele daha da hareketli ,çok kalabalık görünüyor.Güvenlik görevlileri ,emniyet güçleri ,telsizli ,kulaklıklı ,siyah ceketliler.2 tane helikopter ,bir tanesi swarovski .
Bense denizde sakin .Sırtüstü yüzüyorum ve tepemde bana bir helikopter eşlik ediyor.Kültür fizik hareketleri yapıyorum ,bel fıtığım için ,belimdeki acı geçsin diye.
Birileri daha acı çekiyor belli ki .Sayın cumhurbaşkanının en güvendiği(darbeyi bile kendisinden öğrendiği ) ismin annesi vefat etmiş .Başsağlığı diliyoruz ayrıca. Cumhurbaşkanımız diyor ki '' annemden sonra anne dediğim insandı .''Yani o da acı çekiyor ,kaybı karşısında .Çünkü bütün programlarını yarıda kesip koşuyor son görevini yapmaya .
Benim canımın acısı geçecek ,çünkü fiziksel ve çözümü var.Ama kaybedilenlerin acısı geçmeyecek ,belki ilk günkü gibi olmayacak ama sadece küllenecek .
''Acının şiddeti önemli değildir ,sürekliliği önemlidir '' sözü aklımıza geliyor ve bu söz ülkemizi çağrıştırıyor birden .Bizim güzel ülkemizin acıları sürekli , sona ermeyen cinsten .
Acıların şiddetinin karşılaştırılması mümkün olabilir mi ?Acıyı yaşayanlar acı yaşatabilir mi?Ama işin içinde iktidar ,vatan ,toprak ,din gibi kutsal kavramlar varsa insanlar pahasına,bedeller ödemek pahasına ,çocuklar pahasına acı yaşanıyor ,yaşatılıyor .
Ateş düştüğü yeri yakıyor,ama acının şiddeti ölçülemiyor.
İskelede 2 helikopter.Yavaş yavaş pervaneleri hareketleniyor ,belli ki birazdan havalanacaklar.Yolcularını bekliyorlar .
Bir kaç kulaç ötemdeler.O kadar yakın ki .Sormak istediğim ,cevabını kendi kendime veremediğim o kadar çok soru var ki ..İflah olmaz bir iyimser ve barış sözcüklerinin peşinde kandırılmaya hazır bir kişinin soruları
Bir kaç kulaç ötede cevaplar .Ama ulaşsam bile alacağım cevaplar beni tatmin edebilecek mi ,bana umut verecek mi ?
Soracaktım ,
acılar hepimizde aynı mı hissediliyor ,sizin acınız ile bizim acımız aynı mı acaba ?
Kutsal varlıklarımız ,mehmetçiklerimizin acısı biter mi ve onların üzerine mutlu bir vatan inşa edilebilir mi ?
Ya da kandırılarak ( ki herkes kandırılabiliyormuş ,örneğin tüm türkiye ) dağlara çıkarılmış gençlerin annelerinin acıları daha mı az acaba ?
Hafızalarımızdaki acılar ne kadar zamanda küllenecek ?Örneğin Uğur Mumcular, Türkan Saylanlar ,Deniz Gezmişler ,Menderesler ,Hrant Dinkler, Ahmet Kayalar ,Eşref paşalar , Muhsin Yazıcıoğlular ,oradan buradan farketmez ,bu ülkenin çocukları ,değerleri ....acıları küllenecek mi?
Fotoğraflarına bakamadığımız Aylan bebek ,isimlerini unuttuğumuz düğüne giderken ölüme giden çocuklar ,onların acısını kim daha çok hissetmeli acaba?
Ergenekondan suçlu bulunan Ali yarbay ile fetöden tutuklu savcı Seyfettin Yiğit 'in intiharları hangisinin eşine ,çocuklarına daha çok acı çektirmiştir ,çekilen acılar arasında fark var mı dır acaba ?
Bazılarının kandırılması acı çektirmezken ,bazı kandırılmalar niye daha çok acı çektiriyor?Kandırılmanında mı şiddeti var ve kim ölçüyor acaba?
SORMAK İSTERDİM ,bugün tutuklu bulunan Altan kardeşlerin babasına,Çetin Altan'a ödül verirken demişsiniz ki '' farklılıkların kabulü kolay olmamış ,kemikleşen ön yargılar ,tahammülsüz anlayışlar ,düşünceyi ağır şekilde cezalandırmış ve bedelini bütün Türkiye ödemek zorunda kalmıştı .......söz olmadan ,yazı ve fikir olmadan ,uygarlık iddiamızı gerçekleştiremeyiz ....farklı düşünmek asla birbirimizi anlamaya ,en azından anlama çabasına mani olmamalı .....Demokrasinin temeli ,tahammül duygusudur. ''peki bu sözlerin arkasından bugün ,
gazeteciler ,yazarlar ,bilim adamları hapishanedeyken sormak gerekmez mi ?Hep korkacak mı insanlar düşüncelerinden ? Korkunun da şiddeti var mı ?Kim daha çok korkmalı ,sizden olanlar ya da bizden olanlar mı ?
Ya bu ülkenin kadınları ? Küçük yaşta evlendirilmiş , eğitimden mahrum bırakılmış , şiddet gören , devleti tarafından korunamayıp öldürülen , kuzucuklarını vatana feda eden , ya da hiç haber alamayıp boş gözlerle dünyaya bakan analar.Sizce hangisinin acısı daha çok acıtır?
Sormak isterdim birkaç kulaç öteye , Çözüm dediniz ,demiştiniz ,
acıları yok etmenin bir çözümü yok mu ?
barışı getirmenin bir yolu yok mu ,
bir acı reçete bile yazılamaz mı ?
mutsuz kralın ülkesi mi olacak hep bu ülke ?
biraz kulak verse bize bu mutsuz kral ,
desek ki ona acılar üstüne inşa edilemez mutlu bir vatan...
çok yakınımdaydı ,bir kaç kulaç ötemde ve benim acılarım ve onun acıları ve tüm ülkenin acıları .
İYİMSERLİĞİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
Bir bayram öncesi .İçim huzursuz ,kıpır kıpır ,uçmaya hazır kanatlarım ,nedensiz.Belki de müzikten .Ezginin günlüğü diyor ki :
'' Mutlu olmak varken bu dünyada ,
geceler geldi ,dayandı kapımıza,
olduk acımızla sarmaş ,dolaş ,
bekledik düşümüzle koyun koyuna ...''
Birden aklıma '' evren olduğu haliyle mükemmeldir.Değişmesi gereken yalnız sensin...'' cümlesi geliyor ve tüm gücümle
sesleniyorum, iyimser yönüme diyorum ki '' çık ortaya ,çık ,huzura kavuştur beynimi ,yüreğimi ,böyle kalmak istemiyorum '' Çok da hazır gelmeye ,hiç nazlanmıyor ..Hemen çevreme bakışım değişiveriyor ,oh ,çok şükür ...
Gece yarısı çay bahçesinde otururken ,başımı göğe kaldırıyorum .Tarih kadar eski kocaman ağaçların kollarını görüyorum ,altında küçücük beni koruyan ,
sararmış yapraklarını görüyorum ,bir zamanlar yeşildi diye düşündüğüm ,gençliğimiz gibi ,bir film şeridi geçiyor gözümün önünden ,
sonra da düşen yaprakları görüyorum çimlerin üzerinde , hayat denilen kısa koşuda şu ana gelene kadar ,yarı yolda kalanları , yaprak yaprak dökülenleri ,özlediklerimizi görüyorum herbirinde .
Değerini bilelim hayatın ,mutlu olmak varken ,neden hep bu gözyaşı derken ..Bir bakmışsın ki kayıp gitmişsin .
İşte ne yazık ki kayıp gitmek çok kolay ,kaymamak zor bu zeminde.Yanındaki komşun açsa lokman boğazında kalacak ,
en sevdiğin hastaysa kolun kanadın kırılacak,
küçücük çocuklar ölüyorsa yaşam anlamsızlaşacak ki ,işte o zaman
önce insan olacak ,sonra iyimser olacaksın .
Kaçmak isteyeceksin kaçabildiğin kadar , gitmek isteyeceksin gidebildiğin kadar ,uçmak isteyeceksin uçabildiğin kadar .Ama sınırlar hep karşına çıkacak .Ülkenin sınırları gibi, ölümleri ,savaşı tetikleyen ,özgürlüğünün sınırları gibi seni sarmalayan .
Ama biz bileceğiz ki , karşımıza çıkan engeller , kendi sınırlarımız,çelişen fikirlerimiz ve zayıflığımızın sonucudur , ve de bileceğiz ki sadece zaman meselesi.Zamanı gelince hepimiz hedefi tutturacağız ,hepimiz inandığımız şeye dönüşeceğiz.
Ah benim iyimser yanım ,ah benim aldanışlarım diyordu galiba Zülfü Livaneli )
yani kısaca ENSEYİ KARARTMAYACAĞIZ (çetin altan 'dan ). ....İYİ BAYRAMLAR ...
KISACIK BİR ZAMAN DİLİMİNDE
Nereden başlasak yazmaya ,hangi olayı başlangıç kabul etsek .O kadar çok not almışız ki ,yazılacak ,çizilecek ,üzerine konuşalacak ,tartışılacak .Onlarca hatta yüzlerce konu ,KISACIK ZAMAN DİLİMİNDE.
Köprü tarihinden mi başlasak ,''yaptırmam '' diyenlerden mi ,'' bir darbenin başlangıç yeri seçilişinden mi'' ,''hassas dengeler ve köprüye verilen isimlerden mi ''
Che guavera dan mı başlasak ,kahramanlığını mı ,eşkiyalığını mı sorgulasak ,kendi vatanı kahraman kabul etmişken ,Küba büyük elçisi ''düşmanımız bile böyle söylemedi ''derken ,
Meclis başkanımızın kahramanlıklarını mı , ,milli birlik vakfı başkanı iken yaşadığı olayları mı sorgulasak , ya da her sözünün olay olduğunu mu yazsak ,'' laiklik anayasada yer almamalıdır '' demesini mi sorgulasak , ya da ne güzel işte ,takiye yapmıyor ,aleni konuşuyor mu desek ,
yüzlerce gazetecinin sadece düşünceleri ve yazdıkları yazılar yüzünden tutuklandığına şahit olduğumuz günleri mi yazsak ,hemen burada bir yazarın yazdıklarını mı hatırlasak şu anda cezaevi duvarlarının arkasında kalan Aslı Erdoğan'dan alıntı yapsak ve okusak ,
''Demek ki bana burayı verdiler ,kendi yerimi ,kök salabileceğim son yerimi buldum .Kör duvarlar ,sessizce gergin bekleyen ,kilİtli kapı ,içi oyuk bu taştan dünya ......Benim bakışlarım taşları deler geçer ,kat kat taşları ,damları ,alçalan göğün tavanını deler geçer ,karanlığın derinliklerinde yükselir.Çalıp getirir bu dünyanın gecesini ...'' ,
yargının açılışından mı bahsetsek ,adaletin kurumlarının seçilmişlerin de üstünde olduğunu mu yazsak ,''tabi ki cumhurbaşkanına ayağa kalkacaklar ''diyen halkı mı konuşsak ,ama cüppelerin düğmeleri ve ilikleri yoktur diye mi hatırlatsak ,
AKP programına göz atsak,''Herkes özgür olmadıkça ,kimse özgür değildir .........Partimiz, bireyi bütün politikaların merkezine alarak demokratikleşmenin sağlanmasını temel insan hak ve özgürlüklerini temin etmeyi ve korumayı en önemli ödevleri arasında sayar '' cümlelerini okusak ,''ne güzel ,ne güzel'' diye mi bağırsak ,bağırsak en yüksek sesimizle ,yazdıklarını duyursak artık duymayanlara ,unutanlara...
Osmanlı hayranlığını mı yazsak gitgide artan ,yüzümüze yüzümüze çarpan ,zararsız ,hatta birçok insanın masumane olarak hoşuna gidebileceği hamlelere mi baksak.Hasene Sultan Anadolu Lisesi ,Abdülhamit Hastanesi ,Yavuz Sultan Selim köprüsü ve diğerleri ,değerlerimiz ,atalarımız .
Ama biraz da Osmanlı' ya baksak, '' Osmanlı yönetiminde 187 yıl içinde devşirmeler 167 yıl ,Türk kökenliler ise sadece 17 yıl sadrazamlık yapmışlardır '' ( Hikmet Bayur .a.g.y 2.15 ) '' Türk kimliği yönetimin merkezi olan İstanbul'dan uzak ,savaştan savaşa asker toplamak için anımsanan ,Anadolu köylerinde kapalı bir kültür içinde dili ve töreleri ile yaşamıştır .Zaman içinde '' Türk '' yöneticisine o kadar yabancılaştırılmış ki kimi kez '' Osmanlı efendisine '' Türk demek ,hakaret sayılmış ,Türk sözcüğü Anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur '' B.Lewis ( Modern Türkiye'nin doğuşu ..alıntı ) ya da '' Abdülhamit'in Araplara ve İslamiyete dayanan siyaseti Türk'ü baş düşman olarak görmekteydi .Onun zamanında Türküm demek ,Türk'ten söz etmek büyük suçtu '' ( Esat Kamil Erkut ...syf 63 ..) cümlelerini tarihçilerden dinlesek ve düşünsek ,
ya da , ya da okuyunca inanamadığım ,bir daha bir daha okuduğum bir manşeti mi okusak ,tüylerimiz ürpererek ..Şırnak Cizre de şehit olan 11 polisten ,26 yaşındaki Gökhan k. nın annesinin sözlerini .Hangi travmayla edilmiştir ,hangi cinnet anı ile söylenmiştir diye mi kabul etsek ve bu sözleri manşete taşıyan gazeteye mi kızsak? . '' şehit annelerine özenirdim '' cümlesini merceğe yatırsak , normal bir beyin yapısının bu sözleri söyleyemeyeceğini kabul etsek,
ya da '' oğlumun düğünü bayramı bugün '' diyen şehit anneleri oldukça bu terör bitirelemez mi desek ,
yabancı bir ülkenin devlet adamının '' size her hafta başsağlığı diliyoruz '' mesajı içimizi acıtırken ,başsağlıklarını her hafta kabul edebilen ülkenin başbakanının hızlı tren esprilerini ve o espriye katıla katıla gülenleri okuyunca ruh halimize ''sakin ol sakin ol ''diyerek o espiriye bir göz atsak '' Kaç dakika tahmin edin .hızlı gidenler 3 dk ,normal gidenleri yaşlılar benim gibiler 5 dk .nereden mi, yenikapı' dan karacaahmet ( mezarlığı ) e geçmiş olacaklar ).Nasıl da gülüyoruz katıla katıla .Tam o sırada Van da ve Hakkari ' de 21 gencimiz şehit mertebesiyle karaca ahmete 3 dk ,değil ,5 dk değil ışık hızıyla geçiyor ,gülerken dökülen gözyaşları acıya dönüşüyor ,yanaklarımızı yakıyor .
Yanaklarımız acıyla yanarken başbakanımız diyor ki '' çözüm falan yok kardeşim .Çözüm vatandaşta '' Ama siz çözmek için oy almadınız mı ?Acıları dindirmeye talip olmadınız mı ?
Kısacık bir zaman diliminde duyduklarımız ,yaşadıklarımız .Bu kısacık zaman dilimi tüm hayatımız aslında.Bu kısacık zaman diliminde hakkımıza düşen adil olmayan ,kandırılmaya mahkum hayatlar mı?Bu kısacık zaman diliminde payımıza düşen hep sevinirken üzülmek ,gülerken ağlamak mı ?Bu kısacık zaman diliminde mutlu olmayı haketmiyor mu bu toprağın insanları ?
Yılmaz Odabaşı şöyle demiş ,
''Kısa bir öyküdür hayat
Uğruna upuzun acılar çektiğimiz
Kısa bir türküdür
Bir kez daha söylemek için delirdiğimiz,''
O halde uğruna upuzun acılar çekip , bir kez daha söylemeye devam edelim türkümüzü ve yaşayalım kısacık öykümüzü .